30

3.6K 215 62
                                    

Üstümü giyindikten sonra aşağıya doğru adımlarımı yönelttiğim sırada Yoongi'nin bağırması kulağıma gelmişti.

"Bu şerefsizin burada işi ne?"

"Hyung, sakin ol."

Aşağıya tam hızla indiğimde hepsine gülümseyip, oturmak için koltukların birisine geçmiştim. Hepsine oturması için işaret ettiğimde Yoongi istemeyerek de oturmuştu. Jungkook'da yanıma oturduğunda başlamaları için boğazımı temizleyip, sordum.

"Hanginiz başlayacak beyler?"

Yoongi geldiğinden itibaren gözlerini Jimin'den alamamış üstelik öldürecek gibi bakıyordu. Jimin ise başını dizlerinin üzerinde oynadığı ellerine dikmiş, cevap vermiyordu. Sonunda Yoongi ufak bir sırıtmayla soruma cevap vermişti.

"Bu şerefsizin ağzından duymaya ne dersiniz?"

O esnada Jimin kafasını hızla Yoongi'ye dönmüş, sadece gözlerinin içine bakıyordu. Cidden sabrım tükenmişti. Şu anda dedikodu bekleyen kadınlar gibi hissediyordum. İçimden attığım çığlıkları susturan Jimin'in kırılgan ve narin ses tonuydu.

"Neden kendi hatanızı örtbas ediyorsunuz?"

Yoongi'nin sırıtmasını kesmesiyle bembeyaz olan teni daha da beyazlaşmıştı. Daha fazla dayanamayarak aramızdaki en salak ama en zeki olan kişiye dönüp, anlatmasını istedim.

"Taehyung-ah, sen anlat."

"İlk zamanlar Hoseok, Yoongi, Jimin, Namjoon, Seokjin, Jungkook ve ben ayrılmaz 7'liydik. Normal olarak ilerlerken bize kaskatı düşman kesilen bir çeteyle kavga etmeye başladık. Bu çetenin amacı sadece zarar vermek değil öldürmekti. Bir plan yapıp bunları hapise tıkmaya karar verdik. O gün her şey normal ilerlerken tam polisleri çağıracağımız sırada Jimin'in onlarla beraber olduğunu gördük."

Jimin'in yaptığına mı şaşırsam yoksa Taehyung'un bu kadar uzun cümleler kurmasına mı şaşırsam bilememiştim. Bir şey demeden Yoongi ve Jimin ikilisinin konuşmasını bekliyordum. Diğerlerine baktığım sırada benim gibi salyaları akarak bakışlarının ikili arasında gittiğini gördüm. Normal şartlarda olsa şu anda kendimi yere atarak gülerdim fakat bu olanlarlardan sonra bu olaya dâhi gülesim gelmiyordu. Çok beklemeden Yoongi tekrardan sırıtmasıyla karşılık verdi.

"Neden bir şey demiyorsun? O piçlerin yanında gayet iyi konuşuyordun."

"Hiçbir şey bildiğiniz gibi değil."

Jimin'in hazır cevaplılığına şaşırmıştım. Daha 2 dakika öncesiye kadar Yoongi'nin karşısında sadece minicik bir bebek kadar masum ve savunmasız olacağını düşünüyordum. O sırada tepkisini merak ettiğim için Jungkook'a doğru dönüp, yüzüne baktım.

-Tanrım, cidden çok yakışıklıydı.-

Jungkook'u incelediğim sırada Namjoon nihayet konuşmayı akıl edip, daha sonradan üçlüye katılmıştı. Sert ses tonuyla gerçekten okul müdürümüzün sesi kulaklarımda yankılanıyordu.

"Jimin bize gerçekleri söyle."

"Onlara katılmaya karşılık ailelerinizle tehdit ettiler."

Jimin, bunca zamandır kin ve nefretin başlamasına sebep olan olayı 6 kelimeyle özetlemişti. Yoongi hariç diğerleriyle birlikte önümüzde yemek varmış gibi olanları seyrediyorduk. Hepimizin aklından aynı şeylerin geçtiğine gerçekten emindim. Jimin onları korumak için mi böyle bir şey yapmıştı? O hâlde neden daha sonradan onlara söylemediğini merak ederek ortamdaki atmosfere karşı sormaya çekindim. Sanırım şu an onları konuşmak için başbaşa bırakmalıydım.

"Neden bize söylemedin?"

"Anlatmama fırsat vermediniz. Birkaç kere hepinize tek tek ulaşmaya çalıştım fakat hepiniz beni kendinizden uzaklaştırıyordunuz."

Namjoon ve Seokjin nihayetinde ciddiyetini toplamış ve olayı kendi ellerine almaya çalışmışlardı. Yoongi'ye baktığımda şaşkın bir tavırla olayı idrak etmeye çalışıyordu. Jungkook sadece etrafa farları yakılmış arabaya denk gelen tavşan gibi ortalığı seyrediyordu. Taehyung ise... Taehyung'luğunu yapıp, telefonda futbol oyunu oynuyordu.

"Olayı baştan anlat."

"Planı yaptıktan sonra evlere dağıldığımız sırada zorla bir arabaya bindirildim. Gözlerimi açtığımda yaptığım ilk iş yüzüme yaklaşmış olan şerefsizin yüzüne tükürmek oldu. Buna epeyce sinirlenmiş olacak ki sabaha kadar yüzüm hariç diğer yerlerimde sağlam yer bırakmadı. Getirdiği bilgisayarda hepimizin ailesinin canlı olarak videosu görünüyordu. Kamerada Hoseok'un yurt dışındaki babası bile vardı. Adamlarının etrafta olduğunu planımızı söylemezsek ailelerimizin tek tek öldürülmesine sebep olacağımı söyledi. İlk başta söylememek için dirensem de Hoseok'un annesinin fazlasıyla canını yaktılar. Görüntüler şimdiye kadar hiç aklımdan çıkmadı. Planımızı söyledim ve o gün polisler geldiği sırada onlarla beraber yakalandım."

Sanırım bu olanlar bizim hatamız."

"Hayır, hyung. Asıl başta söylemediğim için hatalı olan benim. Eğer size söyleseydim plan yaparak bu olayın üstesinden geleceğimizi bilmeliydim. Özür dilerim."

Hep birlikte ayağa kalkıp, sarılmışlardı. Gülümseyerek aralarındaki mevzunun hâl olduğunu sevindiğim sırada aralarına tek katılmayan bir kişi olduğunu fark ettim. O kişi Yoongi'ydi. Diğerleri de fark etmiş olacak ki Yoongi'ye dönmüşlerdi. Yoongi ise sadece yere bakarak kafasını sallamayla yanıt vermişti.

"Bak bunca senedir bildiğim yanlış bir şey vardı ve doğrusunu idrak edebilmem için kendime zaman vermeliyim."

Bunu söyledikten sonra ayağa kalkıp, kapıya doğru adımlarını hızlandırmıştı. Söylediğinin anlamını henüz anlayamasam da gülümseyip, diğerlerine odaklandım. Her şey gerçekten bundan sonra çok güzel olacaktı. İlk olarak Hoseok mevzusunu kapatmış ardından bu ayrılmazları da birleştirmiştim. Bugün kesinlikle güzel bir uyku çekeceğimden hiç şüphem yoktu.

"O hâlde biz eve gidelim. Çocuklar, yarın okulda görüşürüz."

Hepsiyle vedalaştıktan sonra salonun ortasında dikilen Jungkook'un yanına gidip kollarımı boynuna sardım. Gülümseyerek, burnumu burnuna sürtüp içimdeki karıncalanmayı hissetmeye başladım.

"Nasıl hissediyorsun, sevgilim?"

Jungkook ilk defa sevgilim kelimesini söylemiş olduğuma şaşırmış olacak ki birkaç saniye sonra kendini geriye çekmeden kollarını belime doğru sardı.

"Sevgilim dediğin için şu anda sanırım kendimi tamamiyle kutsanmış hissediyorum."

Daylight / Jeon JungkookOnde as histórias ganham vida. Descobre agora