28

3.9K 200 72
                                    

Elindeki soğuk su dolu olan şişeyi getirip, Hoseok'un önüne attı.

"Çıkarken lazım olacak, dostum. Bu iyiliğimi sakın unutma."

Taehyung'ın bodrum katını dolduran kahkahasıyla beraber bakışlarımı şişeden kesip, Hoseok'un anlamsız dolu bakışlarına baktım. Sertçe yutkunup, hepimizin yüzünü incelerken en sonunda benim yüzümde kaldı. Bir açıklama bekliyormuşçasına bana bakıyordu. Diğerlerinin konuşmasına izin vermeden öne atladım. İşte bugün Jungkook'tan başka bir şey önemsemeyen yeni Min Jung'ın doğum günüydü.

"Hoseok-ah, o koca kafanın içerisindeki beyninin nerede olduğunu merak ediyorum."

Konuşmasına izin vermeden işaret parmağımı dudağının üzerine koyup, şeytani gülümsememi ona karşı sundum.

"İşte şimdi elime düştün. Bu yaptıklarının yanına kalmayacağını biliyor olmalıydın."

"Ne demek istiyorsun? Yoksa beni burada öldüresiye dövüp, bırakacak mısınız? Beni tanıyorsanız böyle bir şey yapmaya gerek duymazsınız. Çünkü beni öldürseniz bile seni elde etmeden bırakmayacağım."

Hoseok'un üstüne atlamaya çalışan Jungkook'la onu durdurmaya çalışan diğerlerine bakarken derince nefes aldım. Bu sefer bodrum katını dolduran ve diğerlerinin sessizleşmesini sağlayan benim kahkahalarımdı. Sırıtıp, Hoseok'a baktım.

"Çok aptalsın ve bu kadar aptal olman canımı fazlasıyla sıkıyor. Hoseok-ah, söylesene annen ve kardeşlerin nerede?

Son cümlemi aegyo yaparcasına söylediğimde, Hoseok'un renk değiştiren yüzüyle kahkaha isteğimi bastırmaya çalıştım.

"Ne demeye çalışıyorsun sen?"

"Yoksa üvey annen mi demeliydim? Yada üvey kardeşlerin mi?"

Bastırarak söylediğimde, bir dakikaya yakın süre Hoseok dona kalmıştı. Taehyung'un kahkaha atmasıyla, uzun süredir gelen gülme isteğimi bastıramayıp ben de ona katılmıştım. Bu sefer konuşmak için Taehyung yanıma gelip, Hoseok'un tam ortasında durdu.

"Bize üvey annen ve kardeşlerinden ne zaman bahsetmeyi düşünüyordun? Yada babanın marifetinden? Sana onlarca sırrımızı söyledik ve sen bunu bize söylemedin demek? Duymayacağımızı mı sanıyordun?"

Hoseok'un, Taehyung'un üzerine atlamasıyla bana çarpan Taehyung yüzünden sendeleyip geriye sekmiştim. Onları ayırmak için üzerlerine gelen diğerleriyle Taehyung eliyle "dur" işareti yaptığında hepsi olduğu yerde kaldı. Taehyung, hâlâ sırıtmaya devam ediyordu.

"Eğer o pis elini hemen indirmezsen Min'e yaptığın gibi tüm okula hayatını yayarım."

Hoseok sinirlice ona baktığında birkaç saniye tereddütte kalıp, yavaşça ellerini indirdi. Taehyung'un "işte böyle" diye fısılmasıyla geri çekilip, Jungkook'a işaret etti. Jungkook, yanıma tam önüne geldiğinde kendinden birkaç cm kısa olan Hoseok'un yüzüne eğilip, gözlerine dikkatlice bakmaya başladı.

"İğrenç yüzüne bakmamak için ve Min'le aynı havayı solumaman için direkt olarak kısa keseceğim. Eğer peşimizi bırakmazsan babanın başka ülkelerde sürtüp, sana üvey aile yaptığını tüm okula yayarım. Tüm okulla da kalmam medyaya yayıp, babanın ün hayatını bitiririm. Bunun sebebinin de oğlu Hoseok olduğunu söylerim. Söylesene, bu yapacaklarım seni burada dövercesine öldürmekten daha iyi değil mi?"

Hoseok bu sefer cidden batmıştı. Ne seçeneği seçerse seçsin iki seçenekte iki ucu boklu değnekti. Aradan geçen birkaç dakikadan sonra herhangi bir cevap alamadığımızdan Jungkook'un elimi hızlıca tutup, çekiştirmesiyle ona ayak uydurdum. Bodrumun kapısını açıp dışarı çıktığımızda gözüme dolan ışıkla önümü göremediğim için diğer elimi de Jungkook'un koluna doladım. Bahçenin arka bölümüne gidip herhangi birisinin bizi görmediğine emin olduktan sonra Jungkook'un elimi bırakıp derince solumasına karşı sadece kaslı sırtına baktım. Yüzüme doğru eğildiğinde gözlerimi gözlerinden çekmeyip birazcık kafamı arkaya doğru eğdim.

"Az önce çok haşindin ve ben bunu sevdim. "

Ne demek istediğini anlarken gelen diğerleriyle çekilip onlara baktım. Çığlık atan Taehyung'la onun gözlerini kapatan Seokjin'e karşı sadece gözlerimi devirdim.

"Yanlış bir zamanda geldik, değil mi? "

"Oha, iki dakika dayanamadınız mı?"

Onlar bunları söyledikçe yüzümdeki yanma hissini hissedebiliyordum. Utandığımı anlayan Jungkook önüme geçip, kollarıyla belimi saldı. Sanırım şu an kalbim bir maratoncuyla yarışabilecek derecede çok fazla atıyordu.

"Bebeğimi utandırmayın."

Daha fazla utanmama izin vermeden çalan çıkış zili sesiyle, arkamı dönüp sınıfa çantamı almaya çıkmıştım -ki- bize doğru çantalarımızla gelen Jimin'le olduğum yerde kaldım. Eğer dersi astığımı duyarsa beni kesinlikle öldürürdü.

"Sen dersi mi astın?"

"Ne? Aynı sınıfta bile değiliz nasıl anladın?"

Jimin'in ben bilirim ifadesiyle gözlerimi devirdim. Vakit kaybetmeden çantalarımızı elinden alıp, Jimin'in önünde duran diğerleriyle bakışları arasında gidip durdum. Yoongi'nin küçümseyen bakışlarıyla neler olduğuna anlam veremeyip, Jimin'in yüzüne baktım. Onların aksine mahçup olmuş bir yüz ifadesi takınmıştı. Yoongi'nin kahkahasıyla tek Jimin ve ben ona bakmıştık.

"2. Hoseok'umuz da burada duruyor, çocuklar."

_______________________________________

ehehe merhaaaba 🥰
uzun zaman oldu fakat birazcık burayı unutmuş olabilirim:(
bomba gibi bir olayla geldim herkes jimin'in neden diğerlerinin yanında olmadığını merak ediyor muuuu
işte bunu açıklığa kavuşturacağız 🎉

Daylight / Jeon JungkookWhere stories live. Discover now