"Deniz, bak bu katiyen olmaz."

"Olur Rüzgar, hem de bal gibi. Bak şimdi biz bu ayakkabıyı alıyoruz, maç sonrası sen babamı yemeğe çıkaracaksın ve önüne bu ayakkabıyı koyup, hamile olduğumu söyleyeceksin. Bak bakalım babam nasıl sevinçten uçacak."

Sabrım tükenmişti, ama Deniz'in fikri kötü değildi. Memnuniyetsizce ayakkabıya baktım ardından da sinirden gülümseyip,
"Alalım o zaman," dedim.

Eve döndüğümüzde başıma öyle bir ağrı girmişti ki. Saate baktığımda henüz üç idi. "Maçın başlamasına daha çok var," deyip baş ağrı ilacımı aldım ve yatağa girdim. Deniz elinde masaj yağı ile yatak odasına girince, nazlanmaya başladım ve yatakta yana kayarak, "Ne yani, bana masaj mı yapacaksın?" diye sordum.

Başını salladı ardından da bana gülümseyip, "Karın üstü yat, sırtını ve boynunu güzelce ovayım," demem ile çıplak sırtımı ona doğru döndüm ve keyifle gözlerimi kapattım. Masaj yağı sırtım ile buluşunca, vücuduma bir ürperti geldi. Deniz narın parmaklarımı sırtımda gezdirmeye başlayınca, vücudum ürperdi. Dokunduğu her yer alev alev yanıyordu sanki.

" İyi mi böyle?" diye sorduğunda, başımı sallamakla yetindim. Riskli döneminde olmasaydı, çoktan yelkenleri suya indirmiştim, fakat kendimi şu an tutmam gerekiyordu. Ağıran noktayı bulduğunda, dayanamayıp sesli bir şekilde inledim. Vücudumda adeta şimşekler çakıyordu. Deniz hemen o bölgeye konsantre olup, daha nazikçe ovmaya başladı. Rahatladığım anda, Deniz kulağıma fısıldadı.

"Kendimi şu anda zor tutuyorum Rüzgar," dedi acı çekercesine. Sıcak nefesi kulağımı yalarken arkamı döndüm ve kendisine sıkıca sarıldım. Dudaklarının tadına bir daha baktım. Çilek tadı alıyordum sanki. Nefessiz kalana dek öptüm güzel karımı. İlk geriye çekilen o oldu. Nefessiz bir şekilde," Gir artık şu duşa," dedi ve parmağı ile ebeveyn banyosunu işaret etti. Yataktan kalkar kalkmaz, arkamı yine ona doğru döndüm ve ışık hızıyla dudağına bir öpücük kondurdum.

"Şapşal," dedi gülümseyerek ve beni banyoya kovaladı.

Duşun altında iken, göbeğimi kontrol ettim. Çok değil, ama sanki az kilo almıştım sanki. Acaba göbeğim kendini baba moduna mı hazırlıyordu? Aklımdaki düşünceleri kovaladıktan sonra, güzelce yıkandım, ardından da havluyu belime sarıp, telefonumdan güzel bir parça açıp keyifle şarkı söylemeye başladım. Sanırım maç öncesi bana iyi gelebilecek tek şey, en sevdiğim parçaları dinleyip, onlara sesimle eşlik etmekti.

Saat altıya doğru geldiğinde, her ne kadar istemesem de o formayı giyindim, ardından da saçlarıma şekil verdim. Kapı çalınca, derin bir iç çektim. Aynadan kendimi motive etmeye başlayıp, "Hadi Rüzgar, yapabilirsin sen," dedim ve desteklercesine kendi omuzuma vurdum. Yatak odasından çıktığımda, ilk gördüğüm kişi Kemal baba oldu. Üzerine formasını giyinmiş, oldukça mutlu görünüyordu. Kendisi ve kayınvalidem ile selamlaştıktan sonra, kayınbabam beni dikizleyip," Kimin damadı be!" dedi ve sertçe belime vurdu.

"Bir şeyler içmek ister misiniz?" diye soran Deniz'e baktım ve, "Su, soğuk su..." diye yanıt verdim. Deniz çay hazırlamak için mutfağa gittiğinde, peşinden yürüdüm ve sessizce, "Galatasaray kaybederse ne yapacağım? O zaman babanın morali bir hayli bozuk olur, acaba bu işi şimdi maç öncesi mi halletsek? Hem sen de yanımda olursan bundan güç alırım Deniz."

"Ya siz önce gidin şu maça, bence Galatasaray kazanacak. Veya şöyle yapalım, maç sonrası eve gelin, beraber söyleyelim, olmaz mı?"

Omuzlarımı silktim, aslında maç sonrası saat epey de geç olurdu.

"Saat geç olmaz mı Deniz? Bence şimdi söyleyelim..."

"Sen sadece maça gitmek istemiyorsun, anladım seni ben. Babam bozulur, maç iptal olur diye düşünüyorsun, haksız mıyım?"

DENIZ'IN RÜZGARI Where stories live. Discover now