9

8.3K 798 455
                                    

×2 hafta sonra×

Jimin kollarını balkonun korkuluklarına yaslamış, içine giren rüzgarla beraber manzarayı izliyordu sessizce.
Üstünde öğleden sonranın getirdiği hoş tembellik vardı. Hava bugün oldukça güzeldi ve Jimin kendini balkona atıvermişti.

"Merhaba."

Omzuna dokunan ellerle gülümsedi. Etrafında dönüp, parlak gözleriyle onu izleyen Jungkook'a baktı.

"Merhaba." diye karşılık verdi ona. Yüzündeki utangaç ama heyecanlı ifadeye engel olamıyordu bir türlü. Evlilik teklifini kabul etmesinden bu yana, Jungkook'la aralarındaki duvarları yıkmışlardı. Birbirlerine alışmaya çalışıyor, küçük dokunuşlar vererek sevgilerini belli ediyorlardı.

Şimdi nazikçe eğilip yanağını öpen ve saçlarını usul usul okşayan nişanlısı bunun bir örneğiydi.

Jimin ona sokulmaktan kendini alamadı. Her ne kadar bazı şeyleri henüz kendine itiraf edemese de, Jungkook'un yaydığı güven verici hissiyat başından beri bildiği bir gerçekti.

"Jimin," dedi Jungkook birden. Aynı an da çocuğu kendinden çok az uzaklaştırmış, yüz yüze olmalarını sağlamıştı.

"Haewon hakkında ne düşünüyorsun? İyi anlaşabiliyor musunuz?"

Jimin bir an da bunun aklına nereden geldiğini anlamasa da, bozmadan gülümsemiş ve kafasını sallamıştı onaylarcasına.

"Çok sevimli ve zeki bir kız. Yaşıtlarına göre olgun biri. Başta sıkıntı yaşasam da şu an oldukça iyi vakit geçiriyoruz. Benim için bir iş değil, onu seviyorum."

Dediği kelime kelimesine doğruydu. Haewon'u çok seviyordu ve onunla vakit geçirmek Jimin'in hoşuna gidiyordu.

"Güzel," diye mırıldandı Jungkook. Biraz gergin ve sıkıntılı gibi görünüyordu. Jimin istemsizce kaşlarını çattı.

"Bir sorun mu vardı acaba?"

"Ah, hayır hayır" hızla reddetti büyük olan. Ardından kurumuş dudaklarını yaladı ve küçük bir öksürük çıkardı. "Aslında," dedi iç çekerek. "Sana anlatmam gereken şeyler var, Jimin."

"Tabi," dedi Jimin. Sesi biraz korktuğu ve gerildiği için titrek ve kısık çıkmıştı. Elleri yumruk olurken içinden kötü bir şey olmaması için dua etmeye başlamıştı bile. Belki abartıyordu fakat Jungkook'u ilk kez böyle gördüğü için endişelenmişti.

"Zamanında çok yakın bir arkadaşım vardı. Benim için kardeşten öte olan, beraber büyüdüğüm birisi. İsmi Yugyeom," diye başladı Jungkook.

Jimin'se bunun sonucunun nereye gideceğini yavaş yavaş anlamıştı. Fakat Jungkook'u bölmedi. Pür dikkat dinliyordu onu.

"Çok iyi bir insandı. İyi bir dosttu ve bir gün çokta iyi bir eş oldu. Kasabadan Sooyun ile evlendi. Düğün günü olan sevincini hatırlıyorum hala." Acı bir şekilde güldü.
"Çok geçmeden bir bebekleri oldu. Güzeller güzeli bir kız ve ismi,"

Jimin'in gözlerinin içine baktı. Büyük gözleri hafifçe dolmuştu. Jimin ne yapması gerektiğini bilmiyordu ama baş parmağıyla yanağını okşadı yine de. Cesaret verici bir dokunuş bırakmak istemişti.

"İsmi Haewon'du," dedi Jungkook fısıldayarak. "Kel ve tombul bir bebekti. Onu o kadar çok seviyordum ki, görmeden duramıyordum. Sürekli evime getirip birkaç saatliğine olsa da, ilgileniyordum onunla. Yine o günlerden biriydi. Haewon yanımdaydı."

"Devam et," fısıldadı Jimin.

"Sonra bir haber geldi. Yugyeom'un düşmanı çoktu. Onlar yüzünden zarar görürdü bazen. Fakat hiç bu yüzden öleceğini düşünmemiştim. Şerefsiz herifler, evini basıp hem onu hem de Sooyun'u öldürmüştü. Bunu duyduğum an.. Bunu duyduğum an Jimin, dondum kaldım. Bir tarafım Haewon'u aldığım için şükrediyor bir tarafım yakıp yıkma isteğiyle dolup taşıyordu. Dostum, en yakın arkadaşım ölmüştü ve onun hatırası beşikte, yanımdaydı. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Tek yaptığı kendi kendine sesler çıkararak eğlenmekti ve ben, o an bir söz verdim kendime."

daddy lessons, kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin