Bölüm 2 - T0138

Start from the beginning
                                    

  Gözlerinden bahsediyor olmalıydı.

  “Yetmiş yıl sonrasına uyanan herkes aynı şekilde panik yapardı. Bundan daha doğal bir şey yok.”

  Gözlerinden bahsetmiyordu. Sadece içinde bulunduğum inanılması güç durumdan söz ediyordu. Sakinleştiricinin etkisinden olsa gerek, artık içimde köpüren öfke dinmişti. Ona hülyalı bakışlar atmakla yetindim.

  “Pekâlâ Reena, şimdi seni Simülasyon’a yönlendireceğim.” diye devam etti Lottie sempatik bakışlarla. “Bu Simülasyon sana kaçırdığın yetmiş yıl hakkında bilgi verecek .” Ardından tedirgin bir şekilde gülerek ekledi, “Bunu hızlı bir tarih dersi olarak da düşünebilirsin.”

  Cevap veremeyecek kadar uyuşuktum, ki yine cevap vereceğimden değildi, bu yüzden boş bakışlarımdan anlam çıkarmasını diledim. Lottie bakışlarımdan ne kadar afalladığımı ve bu saçma sapan anın içinde bulunmak istemediğimi anlamamış olacak ki kolumdan tutarak “Kalkabilecek misin?” diye sordu. Bir şey söylemek yerine ayağa kalkmayı denedim. Lottie bana doğrulmamda yardımcı olurken az önceki mutluluğumun bu kadar kısa bir süre içerisinde nasıl yok olduğunu merak ediyordum. Şimdi iyileştiğim için sevinmek yerine, yetmiş yıl sonrasında olduğum düşüncesiyle sakinleştiricinin izin verdiği ölçüde dehşete kapılıyordum. Lottie kolumdaki elini çekmeden yürümeye başladı. Onun arkasından ilerlerken yetmiş yıl boyunca yürümemiş biri için gayet iyi hareket ettiğimi düşündüm. Hâlâ inanamadığım bu olgu, nedense şimdi komik geliyordu. Ya da başka bir şey hissetmek için fazla uyuşuktum.

  Kapandığını fark etmemiş olduğum kapının önüne vardığımızda ağır hareketlerle dönüp Sergio’ya baktım. Bunu fark ettiğinde kaşlarını çatıp neon gözlerini kırpıştırdı. Bu hareketiyle ne demeye çalıştığını anlamıyordum, fakat o anda merak ettiğim şey kirpiklerindeki boncukların nasıl gözüne girmediğiydi.

  Lottie’nin tekrar hareket etmesiyle başımı önüme çevirdim. Şimdi açılmış olan kapıdan çıkıp bir koridora gelmiştik. Yürürken basmak zorunda kaldığım yerdeki ızgaralar çıplak ayaklarımı acıtıyordu. O sırada camdan bir geçit içinde olduğumuzu fark ettim. Lottie’nin topuklu ayakkabıları zemine her çarpışında çıkan sesin eko yaptığı geçit içerisinde ilerlemeye devam ettik. Az sonra başka bir kapının önüne geldiğimizde durduk ve Lottie elini kapının üzerindeki okutma cihazı olduğunu düşündüğüm şeye bastırdı. Kapı tıslayarak açıldığında içeri girdik. Burası gerçekten uzun ve göz yoracak kadar gri bir odaydı. Oda, içerisine yalnızca bir kişinin sığacağı büyüklükte, yan yana sıralanmış cam ve silindir tüplerle doluydu. Lottie beni en yakında duranına doğru itelerken gözüm az ötedeki tüplere doğru kaydı. Varlıklarını yeni fark ettiğim birkaç insan bu tüplerin içine giriyor ve saniyeler içerisinde aşağı ya da yukarı doğru kayarak yok oluyorlardı.

  Lottie bir tuşa dokununca önümdeki cam kapı kayarak açıldı. Ona sorarcasına dönüp baktığımda, aslında gerçekten beni yok edecek bu cisme girmek zorunda olup olmadığımı merak ediyordum, Lottie “İçeri girmelisin.” dedi. “Bu seni doğruca Simülasyon Merkezi’ne götürecek.”

  İtiraz etmeme fırsat vermeden beni tüpün içerisine doğru ittirdi. Ona doğru döndüğümde konuşmaya devam ediyordu.

  “Ben verilerini ana laboratuvara iletmeye gidiyorum. İşim bittiğinde seni almaya geleceğim.”

  Ardından başını tüpün içine doğru uzattı ve yanımda duran ışıklı levhadaki bir tuşa basarak “Simülasyon Merkezi.” dedi. Sesin algılandığını belirtmek için olsa gerek, levhanın üzerindeki minik kırmızı ışık yeşile dönmüştü. Lottie başını geri çıkarırken ne yapacağımı, elimi kolumu nereye koyacağımı dâhi bilmediğimden ve hâlâ sakinleştiricinin etkisi altında olduğumdan öylece dikiliyordum. Önümdeki cam kapı tekrar kapanmadan önce dalgın bir şekilde sordum. “Işınlanacak mıyım?”

A0023Where stories live. Discover now