-95-

37.3K 1.7K 124
                                    

CeMer tayfasına ithafen....
Mesaj kutumu doldurdunuz bu bölüm CeMer olsun diye. :)
Hayalet okur olmayın lütfen 🌟

Cemre:

Hastaneden çıktığım günden beri, Mert'i görememek yüreğimi sızlatıyordu. Bunun sebebi ise annem idi. Telefonumu almış, Mert ile bir daha görüşmemem için beni uzunca tembihlemişti. İçimdeki yara daha çok büyümeye başlayınca, dayanamayıp yatağımdan çıktım ve üzerimi değiştirdikten sonra mutfağa doğru yürüdüm.
"Ah kızım, çok şükür çıktın odandan! Eee patates kızartmasının kokusunu alınca, tahmin ettiğim gibi çıktın şu odandan."

Annemin dediklerinden sonra kaşlarımı çatıp, kızarttığı patateslere baktım ve başımı iki yana sallayarak, "Sen söylemeseydin farkına varmayacaktım bile," dedim.

Kızarttığı patateslerden sıcak olan birini alıp, ağzıma doğru uzattı ve, "Ye hadi!" dedi. Ayağımı bir adım geriye atıp, "Aç değilim ben," dedim ve kollarımı birleştirip, "Telefonumu ver," dedim.

Annem ocağın altını kısıp, "Vermem, hemen o çocuğu ararsın yoksa," dediğinde, gözlerimi devirdim ve, "Eğer şimdi telefonumu vermezsen, bu sorunu başka türlü halletmek zorunda kalacağım anne," dedim ve, "Beni buna sakın zorlama," diye ekledim.

Annem yalvarırcasına kollarımdan tutup, "O çocuk zararlı Cemre! Hem de çok!" diye bağırınca, sinirden hızlı hızlı nefes almaya başladım ve, "Yeter anne!" diye bağırdım.

"Mert hakkında hiçbir şey bilmiyorsun ve bir şeyler duymak istemiyorsun. Hikayesini bir bilsen, böyle davranmazsın! O zararsız, biz birbirimizi tamamlıyoruz anne. Onu daha da yakın tanımama izin ver, lütfen."

"Ya sabır... Kızım ben seni çöplükte bulmadım tamam mı? Ben çocuk sahibi olayım diye ne kadar çok uğraştım, sen bunu biliyor musun? Sen... Sen benim mucizemsin. Ya sana bir daha zarar gelirse? O zaman ben ne yaparım, Cemre? Kendini lütfen benim yerime koy kızım. "

Kısılmış sesim ile, "Anne anlamıyorsun," demem ile kendime bir sandalye çekip, üzerine oturdum ve, "Mert'in pamuk gibi bir kalbi var ve varlığı beni mutlu ediyor. İlk defa birine bu kadar yoğun duygular besliyorum anne. O dış görünüşe değil, iç güzelliğime bakıyor. Bu zamanda böylesi nerede bulunur, bunu bana söyleyebilir misin? Başıma bir şey gelmesin diye bin tane takla attı Mert, onu bir kalemde silip atmamı istiyorsan, hata edersin. "

" Telefonun yatak odamdaki çekmecenin içinde, " dedi annem pes edercesine. Gözlerimi büyütüp hemen oturduğum yerden kalktım ve yatak odasına koşup telefonumu çıkardım. Kırık ekrana bakıp, derin bir iç çektim. Polis telefonu bana verdiğinde, bu haldeydi. Telefonu açar açmaz, yaşadığım hayal kırıklığı tarif edilemez idi. O beni aramamıştı. Bir kez olsun aramamıştı beni. Hiç mi merak etmedi beni?

Odama çekilip kendimi hemen yatağın içine attım ve boş gözlerle telefonumun ekranına baktım. "Neden aramadın?" dedim içimden ve gözümden bir damla yaş akmasına izin verdim. Artık istemiyor, beni sevmiyor muydu Mert?

Telefon rehberini açıp, onun adını aradım. Şu anda onun sesini duymaya ihtiyacım vardı, hem de delice. Gururumu bir köşeye bırakıp, Mert'i aradım, fakat telefonu kapalıydı. "Niye bunu yapıyorsun Mert," deyip WhatsApp'a baktım, lakin orada da son görülme tarihi değişmemişti.

Çantamı alıp, odamdan çıktım. "Ben çıkıyorum Anne, geç kalmam," deyip ayakkabılarımı dolaptan aldığım gibi evden çıktım ve basamak başından indikten sonra ayakkabılarımı giyindim. Annemin arkamdan seslenmesine kulak vermeyip, caddeye çıktım ve bir taksi çevirip, Mert'in adresini verdim. Yol boyunca fazlasıyla gergindim. Her an yine birisi karşıma çıkıp, bana zarar verecek diye azıcık korkuyordum. Taksiciye parasını takdim ettikten sonra, tanıdık sokakta Mert'in evine doğru yürüdüm. Kaçırıldığım yeri görmem ile, tüylerim diken diken olmaya başladı. Kapının önünde dikildiğimde, heyecandan bacaklarımın titrediğine şahit oldum. Kapıyı çalar çalmaz, derin bir nefes verdim ve ne olur ne olmaz diye arkama bakındım. Kapıyı yine Mert'in annesi açmıştı, ama bu defa yüzünde o gerginlik yoktu.
"Cemre kızım," dedi şaşkınlık içinde ve beni içeriye çekerek, "Çok şükür iyisin," deyip bana sıkıca sarıldı. Ona karşılık verdiğimde, gözüm yine oğlunu aradı.
"Aç mısın kızım?" diye sorduğunda, başımı iki yana sallayıp, kendisine teşekkür ettim.
"Mert'i arıyorsun, değil mi?"

DENIZ'IN RÜZGARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin