Bölüm 12

840 47 1
                                    

 Okul kantininde suyumu içip Ekşisözlük'te komik entryler okurken "Oturabilir miyiz?" diyen Hazar'ı duydum.

Gökalp ve Hazar masamın yanında dikiliyorlardı, başımı salladım.

"Gökalp bu bahsettiğim arkadaşım Ezrak, Ezrak sen de Gökalp'i tanıyorsun." dedi Hazar, Gökalp'in uzattığı elini sıktım.

"Niye bahsettin oğlum benden?" dedim meraktan çatladığımı gizleyerek.

"Bizi bilen tek arkadaşısın." dedi Gökalp göz kırpıp. Sesini ilk kez duymuştum, sanki biraz pürüzlüydü. Keskin değildi, ki keskin olmayan sesleri severdim. Benimki acayip keskindi, kesindi ve otoriterdi. Vurgularım öyle yapıyor da olabilirdi tabii. Belli etmemek için kısık sesle konuşurdum.

"O yüzden seninle tanışmak istedi o da, bir sen biliyorsan yakın olmalıymışız." dedi Hazar. "İtiraz etmedim valla."

Beni yakın arkadaşı olarak görmesi ne mutlu ediciydi (!), hele Gökalp'le çevrelerini birbirlerine tanıtmaları...

"Seni sınıf dışında görmem kıyamet alameti gibi geliyor hala." dedim konuyu değiştirme amacıyla. Ben sınıf kızlarımız beden eğitimi için eşofman giyme işinde giyinme odaları yerine sınıfı kullandıkları için buradaydım, bir önceki teneffüs değiştirmiştim bile üzerimi.

"Sizin sınıfa girmeye çalıştık ama kapıda kızın biri sövecekti az kalsın, seni sorunca da buraya yolladı."

Kapıya bekçi de koyuyorlardı herkesi attıkları yetmiyormuş gibi, bekçi görevindeki kızdan bahsediyor olmalıydı Hazar.

"Buraya yollamadan önce spor salonuna bakmamızı önerdi ama, oraya da yürüdük." dedi Gökalp hala alışamadığım ses tonuyla. Güzel şarkı söylüyor olmalıydı.

"Siz oraya kadar yürüdüğünüz için teneffüsümüz de bitti maalesef, öğrenci zili çoktan çaldı." dedim yerimden kalkarken. "Tanıştığımıza memnun oldum, gideyim ben şimdi."

Onların da veda etmesiyle çıkışa yöneldim, oysa sınıflarına giderken benimle aynı yönde ilerleyeceklerdi yolun başında.

Tuhaf davrandığımın farkındaydım ama umurumda değildi, davranışlarım hakkında istediklerini düşünebilirlerdi.

Beden eğitiminde Selin ve Çınar genellikle tenis oynarlardı, bu sefer ise çifterli oynamak istemişlerdi. Çınar gelip bana tenis oynar mıyım diye sorduğunda inanamadım, benden başka kimseyi bulamamışlar mıydı?

Erkeklerin yaklaşan futbol turnuvası için hazırlık yaptığını, kızlarınsa doğrudan sınıfa çıktığını söyledi Çınar. Selin takım arkadaşı olarak Erem'i almıştı, muhtemelen Çınar'la takım arkadaşı olmaması için ona rüşvet bile vermişti. Çikolata tarzı bir şeyler yani.

"Arkalarda kalır savunma yaparım, kazanırsak da bir şeyler ısmarlarsın." dedim. Beleşe oynamayacaktım ya?

Çınar kabul etti, zaten iyi bir oyuncu olduğu için beni formaliteden oyuna dahil ettiğini biliyordum.

Dördümüz raketleri ve topu alıp sahaya giderken önceden sahayı tutmamız gerektiğini fark ettim, sahada 12'ler voleybol oynuyordu.

"E siz her hafta burayı kullanmıyor musunuz, niye dolu şimdi?" diye sordu Erem.

"12ler ders çalışıyordu oğlum, gelmiyorlardı ki. Uf bir de fileyi kaldırmışlar ya, sahadan çıksalar bile indirirken ölçüyle falan uğraşmamız gerekecek." diye savundu Selin. Haklıydı.

Sahadakilerin yanına kadar gittiğimizde oynayanlardan birinin Gökalp olduğunu gördüm. Top saha dışına çıktığında yaklaştığımız için bize baktılar, ne istediğimizi sorarcasına. Raketleri ben tutuyordum ve Gökalp'in beni görmemesi için olabildiğim kadar kamburlaşıp grubun arkasına geçmiştim.

SineWhere stories live. Discover now