11.Bölüm: "Bahar Esintisi"

En başından başla
                                    

Utançtan kıpkırmızı olmuştum ama Namjoon hyung ise sesli bir şekilde bana gülüyordu.

"Gerçekten inanılmazdın Taehyung, sabaha kadar tavana bakıp onun ismini sayıkladın."
"Konuşmayalım demiştim!"

Sinirli bir şekilde ayağa kalkıp odama gittim, Namjoon hyung benimle dalga geçiyordu ve büyük ihtimalle hiç ciddi değildi ama yine de gururuma dokunan bir yanı vardı kelimelerinin. Hem ismini sayıklamış olmam tamamen alkolden kaynaklıydı, bunu kişiselleştirmiyordum! En azından böyle düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Odama gidip bir süre aynadaki kendimi izledikten sonra çocukluk yapmamam gerektiğini düşünüp üstümü değiştirmeye karar verdim.

Öğlene doğru dergi binasına vardığımda herkes daha yeni yemek molasından dönüyordu. Jungkook'u masasında bulmayı hiç beklemiyordum o yüzden ilk onun yanına uğramaya karar verdim. Ödül gecesinden sonra Jungkook'la biraz daha yakın olduğumuzu hissetmeye başlamıştım, bu yeni samimiyete güvenerek yanına oturdum o da bundan hiç rahatsız olmayarak bana gülümsedi.

"Sabah seni göremedim."
"İzin almıştım, pek iyi hissetmiyordum."
"Hala alkolün etkisi mi?"

Gözlerimi devirdim, Jungkook ise kıkırdayarak gülüyordu. Onu azarlamak için ağzımı açıyordum ki Jung Hoseok elinde dosyalarla yanımıza geldi. Jungkook'a son sayıdaki yazısıyla ilgili bir şeyler anlatırken ara sıra bana da kaçamak bakışlar atmayı ihmal etmiyordu. Bir şey demeden ikisini izledikten sonra bana da bir şeyler demesini bekledim ama o, sanki ben orada yokmuşum gibi kafasını çevirip gitmişti. Bu duruma bozulduğumu saklayamamış olmalıyım ki Jungkook, Jung Hoseok tamamen gözden kaybolduktan sonra hafifçe bana yaklaştı.

"Bir şey mi oldu?"
"Hayır, neden sordun?"
"Moralin bozuldu."
"Kendimi kötü hissediyorum demiştim ya ondan."

Jungkook dediklerime inanmamıştı ama anlatmam konusunda ısrar da etmemişti. Daha sonra sandalyesini eski haline getirip bana baktı.

"Bu dediğim kulağa samimi gelmeyecek ama eğer bir sıkıntın varsa benimle paylaşabilirsin, ağzı sıkı biriyimdir."

Jungkook'un aylar sonra bana gösterdiği bu yakınlığa neredeyse gözyaşları dökmek üzereydim. Kendisinden ilk kez böyle bir samimiyet görmüştüm ve bu beni epey duygulandırmıştı. Aslında ona anlatıp atlamama konusunda ikilemde kalmıştım, sonuçta bildiğimi bilmese de Jimin ve onun arasındaki ilişkiye tanık olmuştum, belki bana yardımcı olabilirdi ama yine de şu an onunla böyle özel konuları konuşmak için erken olduğunu düşünüyordum.

"Teşekkürler Jungkook."

Jungkook da bana gülümsedikten sonra bir süre daha onunla sohbet ettim ve daha sonra araştırma yapmak için binanın alt katındaki kütüphaneye gittim. Jung Hoseok'un bana söylediği şiir yarışması için bir hazırlık yapmam gerekiyordu ve hikâyem dışında odaklanabildiğim bir şey henüz olmamıştı. Gerekli ilhamı bulamadığım gibi aklım sürekli farklı şeylere kayıyordu. Yaklaşık iki saati odaklanmaya çalışarak ve dört-beş sayfa bir şey karalayarak geçirdikten sonra kafamı biraz olsun dinlenmek için masaya yasladım. Tam bu sırada görüş alanıma Jung Hoseok girdi ve başımı aynı hızla tekrar kaldırdım.

Jung Hoseok'u kütüphanede görmeye pek alışkın değildim, genelde kimse yokken gelmeyi tercih ederdi ama şimdi çekimser adımlarla rafların arasına doğru yol almıştı. Tam çaprazımda kalan raflardaki dergileri eline alıp yavaşça incelemeye başladı ve tabii ben de ister istemez bir mıknatısa takılmış gibi ona bakmaya başlamıştım.

Benim hakkımda ne düşündüğünü bilmiyordum ve açıkçası kendimin de onun hakkında ne düşündüğünü tam olarak söyleyemezdim. Ona bakarken hissettiğim bu duygulara bir ad vermek benim için yorucuydu. Ondan hoşlanıyor muydum? Bu durumda ben eşcinsel mi oluyordum? Biseksüel miydim? Peki, tam olarak erkek miydim? Ben kimdim? Vereceğim her cevap bir başka sorunun temelini kuracak ve beni felsefe ile var oluşa dair derin çıkmazlara sokacaktı, bu yüzden tüm bu kalıplara veda ederek sadece bu ana odaklanmak istiyordum.

Bir süre daha onu izledim. Kahverengi saçlarına her gün tembellik etmeden güzel bir şekil veriyordu, yüzü biçimli ve teni beyazdı. Bana göre daha ince bir yapısı vardı ve kendi içinde bir bütünlüğe sahipti. Birkaç dakika daha ona baktıktan sonra onun da dikkatini çekmiş olmalıyım ki bakışlarını bana kaydırdı. Birkaç saniye baktıktan sonra öğlen yaptığı gibi görmemezliğe geldi ve birkaç dergiyi kucağına alarak yan raflara ilerledi.

Yaptığı şeyden alınmıştım ama yine de onunla konuşmak istiyordum o yüzden utanıyor olsam da ani bir kararla ayağa kalkıp tam döneceği zaman tüm enerjimle el salladım. Bunu görmezden gelemeyeceği için biraz utanarak yanıma geldi ve ne yaptığımı sordu.

"Şiir için bir şeyler araştırıyordum, okumak istemez misiniz?"

Pek istekli görünmüyordu ama yine de yanımdaki sandalyeyi çekip üzerindeki karalamalarım olan kâğıtlardan birini eline aldı. Elini çenesinin altına yerleştirdi ve kaşlarını çatarak yazdıklarımı okumaya başladı. O okurken burnuma dolan parfüm kokusu sanki dejavu yaşamama sebep oluyordu. İster istemez daha çok içime çektim ama bu koku o kadar sıcak, o kadar tazeydi ki sanki üzerime sarılmış bir battaniye gibi aklımın üzerini örtüyordu. Kulağıma çalınan bir ses vardı sanki.

"Ta-taehyung..."

Ah, hatırlamıştım gerçekten. Kollarımı onun belinde görebiliyordum ve bu hayal olmak için fazlasıyla gerçekçi bir görüntüydü. Kalp atışlarım hızlanırken zihnimi daha fazla zorlamaya başlamıştım. Hatırlamam gerekiyordu o yüzden ister istemez ona yaklaşmıştım. Sol dizim onun dizine çarpmıştı ki panikle gözlerini okuduğu taslaklardan bana çevirdi.

"Taehyung?"

Burunlarımızın birbirine değdiğini hatırlıyorum, anılarımda gezen bu küçük dokunma sahiden ona mı aitti? Hayal gücüm mü yoksa unutulmuş bir gerçek miydi bilmiyordum ama o ana çekiliyordum, "bu andan" tamamen kopmuş gibiydim. Jung Hoseok tedirgin gözüküyordu ama başka bir şey sormadı, sadece bana baktı.

Birkaç saniye daha birbirimize baktık ve sonra kendisi ayağa kalkıp taslaklarımı eline aldı.

"İzninle bunlara odamda bakacağım."
"Tabi..."

O bana bakarken sebepsizce içimden geldiği için gülümsedim. Ben gülümseyince önce şaşırdı daha sonra o da çekinerek gülümsedi.

"Görüşürüz Taehyung..."
"Görüşürüz."

Acele ederek eşyalarını topladı daha sonra da benle pek göz teması kurmadan kütüphaneden çıktı. Garip gelmişti hareketleri ama sanki bir şeylerin daha iyi farkına varmıştım. Hatırladığım şeyler gerçekti, onun bana bakışındaki değişim gerçekti, benim isteklerim gerçekti ve reddetmeyi hiç düşünmediğim bir yerde satır arasına saklanmış güzel bir kelime oyunu gibi keyif veriyordu bana. Bir şey olabileceğini düşünmüyordum, hatta umut bile bağlamıyordum ama yine de içimde bir yerde güzel bir bahar esintisi başlamıştı.

My Dear Poem ° VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin