11.Bölüm: "Bahar Esintisi"

299 53 24
                                    

Taehyung'un bakış açısından

"Jurina'nın bahsettiği diğer adam ben miyim?"

Soruma karşılık alabildiğim tek cevap kısa bir sessizlik ve çekingen bir gülümseme olmuştu. Soruyu sorarken kalp atışlarımın basıncını kulaklarımda duyabiliyordum ve bu konu gerçekten de aklıma takılmıştı, o yüzden bir kez daha sordum.

"Ben miyim?"

Jung Hoseok kararsız bakışlarını oradan oraya çekerken hafifçe gülümsedi ve bana baktı.

"Sanırım bir yanlış anlaşılma var Taehyung..."

Kaşlarımı çattım, ne demek istediğini anlamamıştım.

"Jurina'nın ikimizi gördüğü doğru ama onun aks ettiği şekilde değil tabii ki. Sen çok sarhoştun ve seni ayakta tutabilmek için tüm kuvvetimle sana tutunmuştum. Kendisi bu görüntüyü çok farklı anlayıp olayları bu noktaya getirmiş olmalı..."

Sesinde beni rahatsız eden bir ton vardı, ona böyle bir soru sorduğum için epey utanmıştım. Üstelik içimi saran hayal kırıklığı duygusu da utancıma ek olarak kalbime yük olmuştu. Daha sonra Jung Hoseok birkaç saniye daha sessiz kaldıktan sonra yanıma gelip omzuma hafifçe vurdu.

"Endişelenecek bir şey olmadı."

Endişelenilecek bir şey olması için ne olmuş olması gerekirdi ki? Bana dokunması veya bana sarılması, bunlar onun için endişelenecek şeyler olmalıydı. O, hızlı adımlarla aşağı kata ilerlerken nedense içimi kaplayan ağırlık duygusu bir süre daha orada dikelmeme sebep olmuştu. Kendimden beklemediğim bir hayal kırıklığı yüzünden aşağı çekiliyordum.

Diğer sabah kendimi sürükler gibi mutfağa adımlarken Namjoon hyung'un çoktan uyandığını ve kendine bir kahve pişirdiğini gördüm.

"Günaydın hyung, bugün erkencisin!"
"Evet, bugün önemli bir görüşmem var! Sana geçen bahsettiğim yapımcı bu hafta Seul'da kalacakmış ona bestelerimi dinletmek için bugün randevu ayarladım."
"Sen ciddi misin? Nasıl başardın bunu? Şu Daegu'lu adam yardım etmiş olmalı."
"Adamın adı Yoongi, bu konuda cidden başarılı ona güveniyorum."
"Umarım güvenini boşa çıkarmaz hyung..."

Namjoon keyifle kahvesinden yudum alırken üstü başı dağılmış olan bana uzun bir bakış attı.

"Sen işe gitmiyor musun bugün?"
"Pek canım istemiyor..."
"Bir şey mi oldu?"

Omuz silktim, bu konuda konuşmak istemiyordum. Jung Hoseok'un beni evime sürüklediği akşamın sabahı Namjoon hyung'u yanı başımda uyurken bulmuştum. Dediğine göre çok içtiğimden dolayı tüm gece evde oraya buraya kusmuş ve Namjoon hyung'u epey endişelendirmiştim. Hayatında ilk kez alkol almış ergenler gibi davranmış ve epey kötü duruma düşmüştüm. Geceye dair anılarımı az çok hatırladığım için iç çekerek yüzümü yere eğdim.

"Yoksa Jung Hoseok sana güzel bir azar mı çekti?"
"Aksine, hiçbir şey demedi."
"O adamdan boşuna korkuyorsun bence. Sen ondan bahsederken öyle sert ve burnu havada birini anlatmışsın ki adamı kapıda görünce o olduğuna asla inanamadım."
"Jung Hoseok tam da anlattığım gibi biri ama!"
"En azından seni sokağa atmak yerine evine kadar getirme inceliğini gösterdi, ona karşı biraz daha minnettar olamaz mısın?"

Namjoon hyung haklıydı, boşuna sinirleniyordum. Hem Jung Hoseok'a duyduğum bu kızgınlığın mantıklı bir sebebi de yoktu, bana karşı herhangi bir kötülüğü olmamıştı.

"Hem tüm gece onun ismini sayıkladın, o yüzden ondan nefret ettiğine beni inandıramazsın!"
"Hyung, lütfen artık konuşmayalım bu konuyu!"

My Dear Poem ° VhopeWhere stories live. Discover now