Ep 16

91 32 3
                                    

Gözlerimi yavaşça açtığımda aydınlanmış salona baktım. Ardından tutulan bedenimi koltuktan kaldırmaya çalıştım.

Akşam koltukta uyuyakalmış olmalıyım. Gerçi bulunduğum yer kesin bir dille koltukta uyuduğumu kanıtlıyordu.

Burnuma dolan kokuyla birlikte şaşırmıştım. Zorla da olsa adımlarımı mutfağa yönlendirdim ve Seo Jin'i gördüm. Bana... Kahvaltı mı hazırlıyordu?

"Günaydın."

Hafifçe gülümsedi. Her ne kadar gülümsüyor olsa da, dün gece canı çıkacak kadar ağladığından gözlerinin altı şişmişti.

Ensemi kaşıyarak sandalyeye yöneldim. Dün ile ilgili bir konu açmamaya karar vermiştim.

"Hepsini sen mi hazırladın?"
"Hayır, sipariş ettim."

Kaşlarım çatıldı. Bu halime gülerek devam etti.

"Tabi ki ben yaptım Yoongi."
"Pekala, ellerine sağlık. Güzel görünüyorlar ancak zahmet etmeseydin."
Diyerek gülümsedim.

"Yoongi ben çok açım. Daha pişmedi mi?"
"Yemeği piştikten sonra yemelisin. Pişiyorken değil. Elin acıyor mu?"

Aklım hala Pole'daydı. Anlaşılan o ki dün akşam eve de gelmemişti. Dirseğimi masaya koyarak düşünmeye başladım.

Dün ona karşı ileri gittiğimi biliyordum ancak ne söylediğimi bile hatırlamıyordum. Birkaç dakika sonra Seo Jin'in elini gözümün önünde salladığı hissedince irkildim.

"Daldın gittin, iyi misin?"
Dedi merakla. Kafamı iki yana sallayarak mırıldandım.

"Evet... İyiyim."
"Bugün dersin var mı?"

Sorusuyla birlikte ders çizelgemi hatırlamaya çalıştım. Dersim var mıydı?

"Aslında akşama doğru dersim var. Onun haricinde bütün gün boşum."
"Ben bugün gitmeyeceğim."

Onu kafamla onayladım. Bence de birkaç gün evde kalıp dinlenmesi gerekirdi.

Hem başına neler geldiğini fakülte dekanı duysa, onunda birkaç gün Seo Jin'e izin vereceğinden adım kadar emindim.

"Bugün dekanla ben konuşurum. Merak etme."
"Teşekkürler."

Onun cümlesinden sonra hızla ayağa kalktım. Şaşkınca benimle birlikte kalkarak sordu.

"Bir yere mi gidiyorsun?"
Mırıltı eşliğinde onu onayladım. Pole'u aramam gerektiğini hissetmiştim.

Onun kadar saf ve iyi niyetli birini gece sokakta bırakmıştım. Yapmaman gerekiyordu ancak sinirime yenik düşüp yapmıştım. Onu bulmalıydım. Adımlarımı kapıya yönelterek ona döndüm.

"Kapıyı kilitlersin. Umarım sıkılmazsın çünkü evimde pek bir şey yok. Onun dışında kitap okuyabilirsin."

"Peki kitabı bitirdin mi bakalım?"
"Evet! Gerçekten yıldızlar hakkında çok fazla şey yazılmış."

Pole'u hatırladıkça yüzüm düşüyordu. Her ne kadar buranın benim evim olduğunu söylesem de, onunla fazla anı biriktirmiştim bu kısa sürede.

Her an aklıma gelmesi çok normaldi. Onu özlüyor muydum bilmiyorum. Evden ayrıldıktan sonra telefonuma sarılarak Hoseok'u aradım. Şuan tek umudum oydu. İkinci çalışta açtı.

"Naber dostum!"
"Hoseok yardımın gerekli."

Dediğimde kaşlarının çatıldığına bahse girerdim. Mimikleri genelde çok değişken olan bir çocuk. Uzun süredir yanında takıldığımdan dolayı, ne söylersem hangi tepkiyi verir zihnime kazımıştım.

Kutup Yıldızı #Wattys2019حيث تعيش القصص. اكتشف الآن