Ep 1

851 49 6
                                    

Her insanın bir yıldızı olurmuş. Tıpkı gecenin karanlığını aydınlatan bir ışık gibi, en karanlık zamanlarında onu aydınlatırmış. Peki insan kendi yıldızını sadece gökyüzünde mı bulur?

Ya da kendi yıldızıyla konuşabilir, onunla dertleşebilir ve yıldızının da ona cevap vermesini bekleyebilir mi? Bu ne yazık ki pek mümkün değildir.

Bir yıldız geceleri neden parlar? Çünkü sahibinin en yalnız, en çaresiz, en savunmasız hissettiği zaman karanlığın çöktüğü zamandır. İşte o zaman parlar, kendini sergiler ve onun yüreğine bir huzur çökmesini sağlar.

Peki yıldızlar ölür mü? Bunun cevabı her ne kadar acıklı olsa da, evet ölürler...

Uzun süre parıldamayan bir yıldız olamaz. Eğer uzun süre parıldamazlarsa... Bu onların öldüğü anlamına gelir. Eğer sahibi onlara "Yok ol" derse ışıkları söner, gecenin karanlığına karışırlar.

Kimse anlamaz yok olduklarını, ancak giderler. Kimseye belli etmeden giderler üstelik.

Okuduğum kitaptan başımı kaldırarak çalan telefonuma baktım. Gecenin bu saatinde beni kim arayabilirdi ki?

Sonradan annemlerin beni haftada bir akşam bu saatte aradığı aklıma gelince kafama vurdum. Birkaç dakikadır yanıtlamadığım telefonumu hızla elime alarak derin bir nefes verdim.

Telefonu kulağıma götürerek konuşmaya başladım.
"Efendim anne?"
"Nasılsın kuşum?"

Dediğinde gözlerimi elimle kapatmıştım. Bana her seferinde kuşum diyerek hitap etmesi tuhaf geliyordu.

Diğer erkeklere göre biraz daha kısa olabilirdim ancak böyle lakapları kendime yakıştıramıyordum.
"Anne daha kaç defa bana öyle seslenmemen gerektiğini söyleyeceğim. Çocuk muyum ben?"

"Amanın... Benim gözümde hala küçücük bir çocuksun tabi. Birde beni azarlıyor, hergele!"

Hafifçe kıkırdayarak konuşmaya başladım. Ciddi olmasa bile, hafif sinirle konuşması daha iyiydi.

Sonuçta çocukluğumdan bu yana onun en alıştığım hali buydu.
"Her neyse, nasılsınız?"

"Biz iyiyiz oğluşum da... Asıl sen nasılsın? Karnını doyurdun mu?"

Başımı büyük salona çevirerek etrafı süzdükten sonra onu yanıtladım.

"Birazdan bir şeyler atıştıracaktım zaten."
"Hemen git ve ye. Ah ben orada olsaydım, ne yemekler yapardım sana..."

Ayağa kalkarak az önce okuyor olduğum kitabı kapattım ve mutfağa yöneldim. Bir yandan da telefonda yakınan anneme yanıt vermekle uğraşıyordum.

Onlardan ayrı yaşadığımı hala kabullenememiş olsa da, arayarak yokluğunu bir nebze olsun telafi ettiriyordu.

"Fırsat buldukça gelmeye çalışacağım. Merak etme. Şimdi kapatmam gerekiyor."
"Kendine iyi bak kuşum!"

Annemin telefonu kapatmadan önce gol atması iyice sinirlenmeme sebep olmuştu. Onu daha birkaç dakika önce uyarmış olmama rağmen, sırf bana inat olsun diye yapıyordu.

Tam ağzımı açıp, belki de ellinci defa söyleyeceğim 'bana öyle hitap etme' cümlesini bip sesini duymamla dilimin ucunda kaldı. Kimin annesi...

"Neyse..."

Kendi kendime mırıldanarak telefonu tezgaha koydum ve buzdolabını açtım. Ne gördüm dersiniz? Bomboş!

Kutup Yıldızı #Wattys2019Where stories live. Discover now