3.bölüm

348 165 658
                                    

Multimedya  Yiğit Poyrazoğlu

Ekim...

     Bu kadar aksiyon benim için fazla bile. O mafya yüzünden bütün sınıftan çıkmadım bile. Her hareketi beni korkutmaya yetiyor zaten!

    Ha ne mi oldu? Orada bir şey demeyip anında kaçtım o mafyanın yanından. Korkum bu kadar yüzeyde iken onu bir daha görmek bile istemiyorum. Bir insan bakışlarıyla bile korku salabilir mi ya?

     Sonunda dışarıya çıkmıştım. Ormanın verdiği güzel koku ile mantığımı bırakıp vücudumda bol bol salgılanan adrenalin yüzünden koşarak ormanın içine girmiştim. Deli gibi koşuyordum. Giydiğim spor ayakkabı ve siyah dar pantalonum da yardımcı olmuştu tabii. Ormanın en derinlerine kadar koşmuştum. Niye nedennneyi yaptığım konusunda gram fikrim yoktu lakin ilk defa kendimi bu kadar özgür hissettim.

"Özgürüm bende!!!" deli gibi bağırmam ile artık kesinleşti, delirdim ben de.

Ya da malım?

    Daha fazla dayanamayıp bir ağacın dibine oturmuştum. Çantamda olan çikolatayı çıkarıp onu yemeye başladım. Şu an özgür olmaktan başka bir şey düşünmek bile istemiyorum. Ailem benim için endişelenir fakat şu an boşlukta olmaktan mutluyum.. Ne o mafya ne de başkalarını düşünmek istemiyorum. Sadece şu anın keyfini çıkarmak istiyorum. Tam yine özgürüm diye bağıracaktım ki bacağıma giren keskin ağrı yüzünden acı bir şekilde bağırmıştım. Ondan sonrası ise yoktu bende. Görüntü kayboldu aniden...

Beş saat sonra...

Yazar....

Yiğit küçük kızı düşündükçe mutlu oluyordu. O aklına her geldiğinde iyi bir adam olmak isterken nasıl o sarışından vaz geçsin ki?

      Dolaptan yine siyah kıyafetlerini alıp hızlıca giymişti. Evet yine sevdiği kızın yanına gidecekti. Her ne kadar onu korkutmak istemese de onu görmeden de edemiyordu. Ceketini alıp çıkıyordu ki telefona gelen mesajla durmuştu. Mesajı okuduğu an elindeki elindeki telefon düşmüştü yere.

Gönderen: Miraç

"Abi haberler iyi değil. Ekim beş saattir kayıp. Okuldan birileri de onu ormana doğru koştuğunu görmüş. Gel istersen okulun önüne. Ailesi falan herkes burada. "

      Yiğit yirmi dakikada orada olmuştu. O yirmi dakika ona  yirmi asır gibi gelmişti bile. Ona bir şey olma düşüncesi dahi onu yiyip bitirirken öyle bir şeye dayanamaz bile!

     Ailesi ise gecenin bir saatinde Ekim' on adını bağıra bağıra aramaya devam ediyorlardı. Melek ise her an kızına bir şey olacak korkusu ile nefes almaktan korkar hâle gelmişti. Jenshen karısının bu hâlini görünce onun yanına gidip kolunu omzuna atmasını sağlamıştı.

    Jenshen artık ne yapacağını bilmiyordu bile! Hem kızı yok hem de karısı çok kötü haldeydi. Nefes alması için bir neden yoktu ki ona! Oğulları, polisler, okuldaki herkes bir olup Ekim' i arıyordu. Kızına bir şey olacak korkusu ile kendini yiyip yiyip bitiriyordu.

"Baba!!! Ekim' in çantası burada!"

Ekim...

     Aov! Kafam sanki baltayla parçalanmış gibiydi. Zor da olsa ellerimle göz kapaklarımı yukarıya kaldırdım. Açacak hâlim bile yoktu. Yattığım  yere baktığımda biraz eski bir koltuktu. Ben neredeyim? Etrafıma baktığımda şaşırmıştım. Bu ormanın içinde bir ev mi varmış? Başımı tutarak kalkmıştım yattığım yerden. Boydan cam olan yere geldiğimde ağzım açık kalmıştı. Buranın neresi olduğu hakkında hiçbir fikrim yok fakat tek bildiğim nasıl bir yerde olduğum... Uçurum kenarında!! O anlık korkuyla geri geri giderken bir şeye çarpmıştım. Korkuyla çığlık atarken arkamdaki kişi ağzımı kapatmıştı. Neredeyim ben böyle?

Benim HayatımWhere stories live. Discover now