dokuz yıl öncesine mektup

Start from the beginning
                                    

"Ihm..." acıyla yeniden tısladı Chanyeol.

Baekhyun karşılaştığı yarı çıplak beden ile yeniden afalladı. Gözlerini güçlü olduğu belli olan sırttan bir türlü alamadı. Chanyeol'ün sesiyle kendisine geldi. "Neyi bekliyorsun? Rahatlat beni."

Baekhyun, kendisini toparlayarak Chanyeol'ün arkasına geçti. Pürüzsüz bir sırtı vardı ve kasları yerinden çıkacakmışçasına kasılıp duruyordu. Sırtının sol tarafında ise büyük bir kızarıklık vardı ve morarmaya başlıyordu. Baekhyun çantadan bir kaç krem çıkardı ve parmağına kremi sıktı. Derin bir nefes alarak işine odaklanmaya başladı.

Baekhyun'un ince parmağı Chanyeol'ün sırtına temas ettiğinde, uzun olan titredi. Kremin soğuk oluşundan mıydı, yoksa tenine temas eden parmak mı? Çok beklemeden sırtında ki acısı daha fazla şiddetlendi. Çünkü Baekhyun'un parmakları ezilmiş etin üstünde geziniyordu. Ağzından inilti kaçırmamak için dudaklarını birbirine bastırdı Chanyeol.

"İşte, bitti." Baekhyun parmaklarını çekerek, yanında ki ıslak mendille ellerini sildi ve kremleri tekrardan çantaya yerleştirdi. Kalbi düzensizleşmişti çünkü Chanyeol'ün kaslarında oyalanmıştı. Parmakları, sırtında gezinmişti. Dokunmuştu Chanyeol'e. Etkilenmişti ama henüz kabullenecek yüzü de yoktu. Oturduğu yerden kalkarak çantayı eline aldı. Kapıdan çıkacakken, kendisini sıkıca tutan beden yüzünden geriye doğru sendeledi.

"Ne yapıyorsun? Bırak." sesi titredi.

Chanyeol, kısa olanın kolunu bırakmadan arasında ki küçük mesafeyi kapattı. Şimdi, ilk günki gibi nefesleri birbirine karışmıştı. Yukarıdan Baekhyun'u süzdü. "Bazen, bilerek yaptığını düşünüyorum."

"N-neyi?"

"İşte, bunu." Chanyeol nefesini Baekhyun'un dudaklarına verdi. Öpmedi, sadece sıcaklığını hissettirdi. Baekhyun'un tepkisini merak etti. Öperse, karşılık vercekti.

"Chanyeol. Yaklaşma daha fazla, ç-çok az kaldı, şeye." Baekhyun küçük mırıltılarla konuştu.

"Neye çok az kaldı? Dudaklarımızın temasına mı?"

Baekhyun aniden kafasını kaldırıp uzun olana baktı. Göz bebekleri titriyordu. Şaşırmıştı. Çünkü ikisi de erkekti ve öpüşmek çok tuhaf kaçardı? Gözleri birbirleriyle dans ederken, Baekhyun sert bir şekilde kolunu, Chanyeol'ün elinden kurtardı ve dansı yarıda bırakıp arkasına bakmadan çıkıp gitti.
Sol eliyle kalbini yoklayarak sessizce mırıldandı.

"Olmayan bir adam için, neyin heyecanı bu kalbim."










Bugün kırmızının elli tonuna değil de, sonsuz tonuna bürünmüştüm resmen. Kızarmamın tek sebebi Park Chanyeol'dü. Nereye varmak istiyor, amacı ne bilmiyorum. Ama ben iyi değilim. Kalbimi bir erkek için yoklamam, ne kadar tuhaf kaçsa da, bu gerçekle her seferinde yüzleşiyorum.

"Baekhyun? Burada neden dikiliyorsun, içeri girsene." Müdürümüzün sesini duyar duymaz, düşüncelerimden sıyrılıp selam verdim. "Zaten yeni geldim, efendim."

"Öyleyse içeri geç," kapısını açıp içeri girmem için eliyle işaret verip devam etti, "Baban çok kibar birisi, minnettar olduk." gülümseyerek oturmamı söyledi. Tabi, okuldan para gitmiyor ya, o yüzden kibar birisi, demek istesem de söyleyemedim, iyi aile çocuğu olduğum için.
Yapmacık iltifatına, yapmacık gülümseme sundum.

Güçlü Çocuklar Ağlamaz √chanbaekWhere stories live. Discover now