#Bölüm 6

2.8K 121 127
                                    

Merlin donakalmış bir vaziyette Arthur'a bakıyor, ne diyeceğini bilemediğinden ağzını bir açıp bir kapatıyordu. Yıllardır hayalini bile kuramadığı bir anı yaşadıktan sonra asla beklemediği bu soru karşısında afallamıştı. Ne cevap verecekti? Aslında... Fazla da düşünmeye gerek yoktu.

Merlin Arthur'un yüzünü avuçları arasına aldı. Bir ömür kopmak istemeyeceği dudaklara dudaklarını bastırdı. Öpüşmeleri biraz önce yaşadıkları aşırı tutkulu anın aksine yumuşak ve sevgi doluydu. İkisi de hiç acele etmeden kana kana içtiler birbirlerini. Aynı anda geri çekilip nefessizlikten yanan ciğerlerini ödüllendirdiler. Birbirlerine asla doyamıyorlardı. Arthur alnını Merlin'in alnına dayadı. Her baktığında kendisini içine çeken okyanusa dikti gözlerini. Gülümsedi.

"Sanırım bu evet demek oluyor?"

Merlin de gülümsedi. Konuşmaya hali olmadığından başını sallamakla yetindi. Arthur bastıramadığı duygularıyla resmen inleyerek konuştu.

"Sana o kadar aşığım ki."

Hemen sonra dudakları tekrar Merlin'in dudaklarını buldu. İki aşık beden tekrar yandı, birbirine karıştı. Biliyorlardı ki artık onları sadece ölüm ayırabilir.

Arthur göğsünde derin bir uykuda olan Merlin'i izliyordu. Aklına dün gece yaşadıkları, tekrar tekrar onun oluşu geldikçe Merlin'i uyandırıp onunla sevişme isteği doluyor, hemen sonra müstakbel eşinin uyuyan masum yüzü onu bundan vazgeçiriyordu. Müstakbel eşi... Sadece aklından geçirmek bile sonsuz bir mutlulukla dolmasını sağlıyordu.

Eli Merlin'in saçlarında gezindi. Bir süre sonra Merlin uyanmış, eşsiz gülümsemesi ve gamzeleriyle onu ödüllendirmişti. Hafif uykulu, gözlerini zor açan haliyle ne de sevimli görünüyordu.

"Günaydın."

"Günaydın sevgilim."

Merlin biraz yükselerek dudaklarını Arthur'a uzattı. Arthur hemen atılıp onu büyük bir aşkla öptü. Uzun bir öpücükten sonra ayrılıp sırtlarını yatak başlığına dayadılar. Arthur Merlin'i izlerken Merlin düşünceli bir şekilde gözlerini ellerine dikmişti.

"Ne düşünüyorsun?"

Arthur dayanamayıp sormuştu. Merlin Arthur'a baktı. Dün pek düşünmeden verdiği cevap şuan aklını kurcalıyordu. Pişman olduğundan değildi. Arthur aynı soruyu bin kere sorsa cevabı hep evet olurdu ama aklını kurcalayan şeyler vardı. Derin bir nefes alıp konuştu.

"Söyleyeceklerimden pişman olduğum sonucunu çıkarma asla ama aklıma takılan bir şey var Arthur. Biz nasıl evleneceğiz? Tarihte daha önce böyle bir şey olduğunu sanmıyorum. Yani iki erkeğin birbiriyle evlenmesi tuhaf kaçmaz mı?"

Arthur gözlerini şefkatle Merlin'e çevirdi. Tek eliyle yanağını okşayıp tamamen Merlin'e döndü.

"Tuhaf kaçsın, insanlar bize deli desin hatta bütün halk bunlar hastalıklı diyerek Camelot'tan göç etsin. En kötü ihtimallere de olabilecek her türlü felakete de hazırım Merlin. İnan bana sen yanımda olduktan sonra ne şekil bir yıkımla karşılaşacağım umrumda değil. Yıllarca kendimden başka herkesi umursayarak senden uzak durmaya çalıştım. Şimdi tam sana kavuşmuşken insanların tepkisini çekeceğim diyerek vazgeçecek değilim."

Arthur'un uzun soluklu konuşmasından sonra Merlin'in aklındaki tüm şüpheler silinmiş, büyük bir huzurla Arthur'a sarılmıştı.
İki aşık huzurla yatarken rahatlarını bozan şey Percival'ın sesi oldu.

"Majesteleri müsait misiniz? Acil bir durum var."

İkisi de hızla kalkıp giyindiler. Merlin kapıyı açtı. Karşısında gözleri kıpkırmızı, ayakta zor duran bir Percival beklemiyordu.
Arthur da onun bu halinden endişlenmiş, hemen sormuştu.

Love Of The Great King (Merthur)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora