Bölüm 3

3.3K 190 283
                                    


Multimedya Elizabeth. İyi okumalar.

Arthur cıvıldayan kuş sesleriyle gözlerini açtığında, göğsüne sokulmuş vaziyette derin bir uykuda olan Merlin'i görmüştü. Merlin'in ılık nefesi yumuşak bir şekilde tenini okşuyor, gözlerinin rengini aldığı okyanus kokusu ciğerlerine doluyordu. Eğilerek Merlin'in başına bir öpücük kondurdu. Merlin biraz kıpırdanarak kendine daha çok sokulmuştu. Arthur onun bu haline gülümsedi. Merlin'in uykuyla karışık mırıltısını duydu.

"Hayır Arthur, şu an olmaz."

Arthur'un kalbi gümbürdedi. Merlin rüyasında onu görüyordu. Ne gördüğünü bilmeyi çok isterdi.

"Ben de seni seviyorum."

Arthur'un kalp atışları bütün şatoda duyulacak kadar hızlanmıştı. Göğsünde uyuyan Merlin'i uyandırmaktan korkarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Merlin rüyasında kendisini görüyordu. Evet ama son cümleyi ona mı yoksa başkasına mı söylemişti? Arthur ilk defa kendisini birisinin zihnine girmek isterken buldu.

Fazla düşünmemeye, anın tadını çıkarmaya karar verdi. Güneş yeni yeni doğuyordu. Normalde Merlin bu saatlerde odasına gelir, perdeleri sonuna kadar açarak onu uyandırırdı. Bugün de onu uyandıran Merlin'di ama perdeleri açıp onu güneşe boğarak değil, mis gibi kokusunu ciğerlerine doldurarak.

Arthur Merlin'in kokusunu bir kez daha derince içine çekti. Kalkması gerektiğini biliyordu. Merlin ona neden onun yatağında yattığını açıklayabilirdi ama kendisi neden şatoda bir ton oda varken onun yanına -hem de ona sımsıkı sarılarak- yattığını açıklayamazdı. Yavaş yavaş, hiç istemese de Merlin'in kollarından sıyrıldı. Giyinip dışarı çıktı. Birkaç muhafıza tören hazırlığı yapmalarını emretti. Merlin'in artık hak ettiği övgüyü almasını sağlayacaktı.

******

Merlin gözlerini rahat ve büyük yatakta açtığında hızla doğruldu. Kendisine inanamıyordu. Nasıl bir hizmetkâr kralının yatağında uyuyakalırdı? Elini alnına vurarak söylendi.

"Aptal, aptal, aptal. Gerçekten kocaman bir aptalım."

Merlin kendine sayarken içeriye Arthur'un girmesiyle hemen yataktan fırladı. Kralı tüm asilliğiyle karşısında dururken hem heyecandan hem de utançtan boynu kızarmıştı.  Kendini açıklamaya çalıştı.

"Ben...ben gerçekten çok üzgünüm Majesteleri. Dün sizi beklerken, yorgunluktan uyuyakalmışım. Biliyorum bu bir mazeret değil ama gerçekten isteyerek olmadı. Lütfen beni affedin."

Merlin konuşması bitince başını eğip gözlerini kapadı. Kıpkırmızı olmuştu. Kendisine inanamıyordu. Camelot'a geldiğinden beri ilk defa böyle bir aptallık yapmıştı. Arthur'un yanına yaklaşan adım seslerini duydu. Genç kral birkaç büyük adımda yanına gelmiş, güçlü elleriyle çenesini kaldırarak gözlerini birbirine kenetlemişti.

"Bu kadar geveze olmayı nasıl becerebiliyorsun gerçekten anlayamıyorum. Bu kadar utanmana gerek yok. Odama gelmeni emrettiğimi unutup, seni bekleten benim. Sorun değil."

Merlin şaşkınlıkla Arthur'a baktı. Elini Arthur'un alnına götürdü.

"Hayret, ateşin de yok ama. Ne yani sen gerçekten bana kızmadın mı?"

Arthur kafasını geri çekti.

"Biraz daha saçmalarsan kızacağımdan emin olabilirsin Merlin. Şimdi git ve hazırlan. Öğleden sonra tören için büyük salonda ol."

Merlin'in kaşları şüpheyle çatıldı.

"Ne töreni var?"

"Sadece bir kez olsun soru sorma ve dediğimi yap Merlin. Git hazırlan. Kraliyet terzisine sana bir şeyler göndermesini söyledim. Evine ulaşmıştır."

Love Of The Great King (Merthur)Where stories live. Discover now