Babasının çıkmasıyla odada yalnız kalmıştı Menesse. Babasının böyle bir şey istemeye hakkı vardı. Her anne babanın evlatları üzerinde hakkı olur ama Menesse'ye göre onlarınki daha fazlaydı. Çünkü bugüne kadar hep yük olmuştu onlara. Yıllarını Menesse yüzünden hastanelerde tüketmişlerdi. Ne yaparsa yapsın onlara olan vefa borcunu ödeyemeyeceğini biliyordu. "Yapamam." dedi Menesse. Bakışlarını yere indirdi. "Kendi ailemin hayatını mahvettim zaten. Bir de o adamı bana mecbur bırakıp hayatını mahedemem." Gözyaşlarını hızla silip ayağa kalktı. Mutfağa gidip su içmek için odasından çıktı. Mutfağa geçiyordu ki annesi ile babasının konuşmalarını duydu. Önce dinlenmeden geçip gidecekti ama kendi ismini duyunca dayanamayıp kapının yanına gizlenerek dinledi.

"Olmaz Mehmet neden anlamıyorsun? Menesse hayatı boyunca birine muhtaç olarak yaşayacak. O engelli ama İlgar'ı gördün sapasağlam. Bizim kızımızı babasının zoruyla kabul ettiği apaçık ortada. Yapamaz. O kızımıza sahip çıkamaz. Sakın Mehmet! Bir söz uğruna mahvedeceksin kızımın hayatını onun boş hayallere kapılmasına müsade etmem." diye bağırdı Aslıhan Hanım.
A

rtık sesinin tonuna dikkat edememişti. Menesse'nin onları kapının ağzında dinlediğinden habersiz.

Annesinin tüm bu söyledikleri doğruydu. Kimse onu sevmezdi. Ama işte bazen en çok doğrular yakıyordu insanın canını. Kimseye görünmeden odasına döndü Menesse. Bu gece yeterince acıyla imtihan edilmişti. Daha fazla acı sözler duymaya gücü yoktu.


Mehmet Bey eşinin cümlelerini duyunca beyninde şimşekler çakmaya başladı. Öfkeden elleri titriyordu. Ne sanıyordu Aslıhan Hanım sanki kendisi kızını düşünmüyor muydu? Gerçekten bir söz yüzünden kızını harcayacak kadar adi bir adam mı zannediyordu kocasını?

"Sen ne sanıyorsun Aslıhan, kızımız dünyalar mutlusu falan mı sanıyorsun?" diye bağırdı Mehmet Bey. Karısının cevap vermesine müsaade etmeden konuşmasına devam etti.

"Değil... Menesse mutlu değil. Kızımız sırf güçlü olmak adına kendine bir dünya kurmuş ve o dünyada yapayalnız ölmeyi tercih etmiş. Ben buna izin veremem yuva kurmak onun da hakkı." dedi Mehmet Bey. Daha fazla konuşup eşinin kalbini kırmak istemiyordu. Salondan ayrılırken karısının son sözlerini duydu ama arkasına bakmadan çıkıp gitti.

"Bende yuvasını kuralım derken kızımızın hayatını yıkmana müsade etmem Mehmet."

••••••

Nereye gideceğini bilmediği için Mehmet Beylerin evinden uzaklaştığına emin olduğunda arabayı müsait bir yerde durdurmuş, babasının ağzından çıkacak komutu bekliyordu. Bugüne kadar hep bir plan program üzerine yönetmişti hayatını. İlk kez böyle bir maceraya atılıyordu İlgar. Babası için değer miydi? Bugüne kadar ona sırt çeviren, onu görmeyen, duymayan babası için böyle büyük bir fedakarlık değer miydi?

Elini sıkıntıyla ensesine attı. Bu soruların cevabını bilmiyordu. Fedakarlık neydi? Sözcük anlamı: Bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçmekti. İlgar gerçekten kendi çıkarlarından mı vazgeçiyordu yoksa kendi çıkarı için bu yola giriyor ama babasını bahane mi ediyordu?

Tek amacı babasının mutluluğu değildi. Uzaktan gıptayla baktığı o aile sıcaklığına kavuşma umuduydu. Dara düştüğünde arkamda babam var demek istiyordu. Bir şeyi başardığında babasının gözlerinde gururlu bakışı görmek istiyordu. Babası söz vermişti. Eğer bu evlilik olursa onunla gerçek bir baba oğul olacaklardı. Babasının ona sevgisini göstermek için şart koşması her ne kadar acı verse de aile olabilme düşüncesi kalbini huzurla dolduruyordu İlgar'ın.

ODA ARKADAŞIM Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz