BÖLÜM -18-

10.8K 1K 112
                                    

ATMACA HER ŞEYİ BERBAT EDİYOR

Genç kadın kendini tam bir aptal gibi hissediyordu. Adımlarını hızlandırmasına rağmen sanki yakasına yapışan anılar midesinin daha da bulanmasına neden oluyordu. Yapmamalıydı. Hayır, aptaldan başka bir şey değildi ama yine de kendini genç adama aşkını ilan ederken bulmayı nasıl başardığını bilmiyordu. Bunu nasıl yapabilmişti? Üstelik adam onu bir kere daha reddetmişti. Gururu tamamen ayaklar altındaydı. Bazen olmayan şeyleri zorlamanın bir anlamı yoktu. Öyleyse neden gözlerini karartıp ona duyguları konusunda cesur olması gerektiğini söylemişti sanki.

Yolun ortasında durup hırsla saçlarını karıştırdı. Akıllanmayacak biriydi. Bir kere daha aynı adam tarafından reddedilmişti. Şimdi onun yüzüne nasıl bakacaktı? Genç kadın bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Masmavi bir gökyüzü insanlara neşe verse de o an Hüma'ya her şey griydi. Aynı adam tarafından ikinci kere istenmemişti. Onu bir kadın olarak görmüyordu.

O halde neden onu o şekilde öpmüştü? Hüma parmağını dudaklarına götürüp dokundu. Dudakları hala öpüşmelerinden dolayı hassastı. Sırf aklı dağılsın diye bir erkek kadını böyle tutku ile öpebilir miydi? Bilmiyordu. Daha önce bir erkek arkadaşı olmamıştı. Hatta öpüşmemişti bile. Neden ilk öpücüğünü o ahmak adama vermişti sanki. Elini götürüp ağzına vurdu. Kesinlikle dayağı hak etmişti. Bir kadının en özel anını yaşaması gerekirken nelerle uğraşıyordu. Bulut Eroğlu'na yakın olmak gerçekten insanı paramparça eden olayların yaşanmasına neden oluyordu.

Bazı insanlar hayatları boyunca tek bir insana aşık olurlar. Hüma da her zaman kendisini öyle görmüştü. Bulut sanki onun için bir güneş gibiydi. Sıradan genç aşklarına benzemiyordu onunkisi. Sanki üç yıldır değilde bin yıldır tanıyordu onu. Ne zaman ona baksa bir şeylerin özlemini deli gibi çekiyor, ansızın gözleri doluyordu. Onun dışında kendini bir başka adamla düşünmek yanlış geliyordu. Genç kadın derin bir nefes alıp yürümeye başladı. Kendisi böyle düşünse de adam onu istemiyordu. Kendisini istemediği birine zorla kabul ettirecek değildi. Başka bir insana aşık olamayacağını bilmesine rağmen en iyisi ondan vazgeçmek olacaktı. Bir insan nerede durup vazgeçmesi gerektiğini bilmeliydi.

Hüma yemekhaneye girdiğinde kesinlikle kendini aç hissetmiyordu. Öğlen yemeğini yemek zorunda olduğu için gelmişti. Hayatında ne yaşanırsa yaşansın sporcu kimliğini tehlikeye atan bir şey yapmazdı. O yüzden düşüncelerin içinde boğulurken her öğlen alması gereken besinlerin barındığı yemekleri tepsisine topladı. Her şeyi o kadar otomatik yapıyordu ki yanına yaklaşan biri olduğunu bile fark etmemişti.

"Robot gibi hareket etmenin bir nedeni var mı?"

Hüma tepsisini sıkıca tutarak soluna döndü. Bu şekilde Deniz ile karşı karşıya gelmişti. Hafifçe gülümsedi. "Sadece yorgunum. Kaslarım ağrıyor," dedi kaçamak cevap vererek. Bir yeri ağrıyordu ama bunun kasları ile alakası yoktu. Kalbi kırılmıştı. Yine de rezilliğini kimseye anlatmaya niyeti yoktu.

Deniz bir süre ona dikkatli gözlerle baktı. Genç kadının yalan söylediğini anlamıştı ama bu konuyla ilgili tek kelime etmedi. Sadece başını sallayarak konuyu geçiştirdi.

"Haydi o zaman sana iyi bir yemek iyi gelecek," dedikten sonra Hüma'yı peşine takarak masalara doğru ilerledi.

Hüma, Deniz ile olmayı seviyordu. Onu anlıyor sorun olması durumunda kendisi anlatana kadar genç kadına soru sorarak anlatması için onu bunaltmıyordu. Hem onunla olduğu zaman konuşmaya bile gerek yoktu. Baş başa otururken kendini oldukça huzurlu hissediyordu. Deniz insanı böyle hissettiren nadir insanlardan biriydi. Belki de böyle birinden hoşlansa daha mutlu olabilirdi. Kalbi kırılmazdı. Ama ne yazık ki seçim şansı yoktu. Kalbi bir kere kendini mühürlemişti. Bundan sonra adamdan uzak kalmak ve mesafesini korumak için elinden geleni yapacaktı.

Sonsuz Rekabet (SAS-1) TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin