2.9

2.1K 272 342
                                    


⚪⚫⚪

“Kardeşime selam ver Jeno.” Jeno ismindeki çocuk bana şaşkınca bakarken tekrar abime döndü “B-Bu senin kardeşin mi cidden?”

Abim sırıtarak avcunu çeneme koydu ve kendi kafasını da yanıma getirdi “Neden, benzemiyor muyuz?”

Bugün yeterince stres olmuştum artık evden kaçmayı bile düşünebilecek duruma gelmiştim, Mark'ı bırakın ağlayarak Yukhei'e sarılmak istiyordum.

“Donghyuck.” Abim sanki adımı söylerken bile heyecanlanmış gibiydi “Seninle tanışmayı yıllardır bekliyordum.”

“Öyle mi?” Şaşırtmıştım çünkü benim ondan daha yeni haberim oluyordu “Ben seni tanımıyordum.”

Saygısız konuşmama rağmen bunu takmıyor gibiydi sanırım beni gerçekten seviyordu ve beklemişti.

“Sen benden çok daha fazla iyi yetişmiş gibi duruyorsun.” Üzerimdeki kıyafetlere baktım, bakmamla kafamı kaldırmam bir olmuştu çünkü Mark'ı hatırlamaktan kendimi alamamıştım “Neden?”

“Bir şey demedim varsay.” derken içten bir şekilde gülümsedi ve çıkan gamzelerini gördüm pekala sanırım onu sevimli yapabilecek bir şey sonunda keşfetmiştim “Gel sana odanı göstereyim.”

Biz bir odaya doğru ilerlerken Jeno'nun telaşlı sesini duydum “Ama hyung orası benim odam.”

Jaehyun gözlerini kısarak ona döndü “Çeneni kapatırsan bu ayki maaşın yüksek bir miktarda gelebilir.”

“Ben yeni nevresim getireyim.” Jeno koşarak içeri daldığında evin içinde hiç çiçek olmadığını görmek beni üzmüştü bir tane bile yoktu “Hey, neden yüzün düştü?”

“Yoksa Mark olmadığı için mi?” Susarak başımı yere eğdim birisiyle Mark hakkında konuşmak beni utandırıyordu “Desene ikimiz de tam birer gerizekalı gibi gidip en saçma insanları buluyoruz.”

“Mark saçma birisi değil!” Gözünü devirip kolunu omzuma attı “Dua et ki küfür konusundaki kelime dağarcığının yoksunluğunu göze alarak saçma diye hitap ettim Donghyuck, yoksa sabaha kadar sövebilirim.”

Gözlerim dolarken kafamı kaldırdım neden Mark'ı sevmiyorlardı, bakışları göz yaşlarıma indiğinde üzüntüyle dudaklarını büzdüğünü görmemle kollarını bana sarması bir oldu “Ama sanırım sen duygularını belli ediyorsun kardeşim.”

“Ağlama ama,tamam mı?” Sürekli ağlayıp durmam beni daha da sinirlendirirken bu sefer odada hıçkırığım yankılanmıştı “Üzülüyorum ama.”

Şefkatli sesi gözlerimi sımsıkı yummamı sağladı onun hakkında da büyük ihtimalle yanılmış olacaktım, düşündüğüm gibi sert birisi değildi.

“Onu neden sevmiyorsunuz?” dedim hıçkırıklarımın arasında zar zor nefes verirken “O kötü birisi değil.”

“Sen onun için mi ağlıyordun?” dediğinde kolumdan tutup koltuğa oturttu “Gerçekten seviyor olmalısın.”

Duyduğum şeyin verdiği şokla dikkatlice ona baktım “Sence seviyor muyum?”

Tam ağzını açmıştı ki biraz uzaktan kapısı kapalı odadan gelen çığlıkla yüzünü buruşturdu “Yuta,lütfen!” diye bağırdı hırsla.

“Dudağını delmen gerekiyor tüm yüzünü değil!” Korkuyla ona doğru sindiğimde irileşmiş gözlerime sakinleştirici bir şekilde baktı “Sadece piercing.”

“Bana da yapar mısınız?” Abim anlamayan bir şekilde bakarken onun omzuna yaslanmanın gerçekten iyi hissettirdiğini düşündüm, öyleydi abim olduğu gerçeği beni rahatlatıyordu ve sanki beni koruyormuş gibiydi “Neyi yapar mıyız?”

“Piercing.” Çok da hızlı olmayan bir şekilde koluma vurdu “Saçmalama.” dedi hızla “Ne kadar acıtıyor haberin var mı?”

“Ama sende var.” Dudağını gösterdiğimde beni tutup öne doğru çevirdi “Bak gerçekten sana kötü bir örnek olmak istemiyorum bu yüzden benim sadece iyi yanlarımı almaya bak.”

“Senin iyi yanın var mı ki?” Ona ciddi olmadan gülerek laf attığımda yüzü hevesle gerilmişti, artık emindim benimle tanışmayı bir kardeşi olmasını gerçekten beklediği açıktı çünkü konuşmaya bile kıyamayan bir havası vardı “Tabii var.” dedikten sonra duraksadı “Müzik aletleriyle aram iyidir.”

“Ciddi misin?!” Ayağa fırlamamak için kendimi zor tutuyordum “Göstersene!”

“Önce dinlen, sonra ne istersen yaparız.” Kaşlarım ne istediğimi düşünmek için kalktı “Piercing dışında.”

“O zaman maça gidelim.” Bunu beklemiyor gibiydi çünkü neden istediğimi anlamaz gibi bakmıştı “Sen ilgilenir misin ki?”

“Tabii ki ama Avrupa futbolu hoşuma gidiyor.” Bir ortak nokta bulmuşuz gibiydi ve daha çok ortak noktamız olduğuna emindim sonuçta bir kan bağımız vardı ve bir abimin olması mükemmel bir şeydi “Bundesliga'da kimi tutuyorsun?”

İkimiz de aynı anda söylemek için ağzımızı açtığımızda yüzümüz buruşmuştu.

“Bayern.”

“Dortmund.” dediğime abim gülmeye çalışırken ben de güldüm “İlle maça gitmek zorunda değiliz sonuçta.”

“Adam Fawer'ın en sevdiğin kitabı?” Ondan bir süre cevap gelmeyince hayal kırıklığıyla bakışlarımı indirdim “Sonuçta bilmek zorunda değilsin.”

“Olasılıksız.” Cevap vermesi beni ne kadar mutlu etse de yine farklı olmuştu “Benimki Empati'ydi.”

Abim elini saçlarına attığında ikimiz de öylece durmaktan vazgeçtik ve yüzümüzde bir tebessüm oluşmuştu “Sanırım zevklerimiz pek benzemiyor, ha?”

“Öyle oldu.” Daha önce görmediğim bir çocuk garip bir koşuşla içeri daldı “Taeyong gelmiş diye duydum, bir şey oldu mu?!”

Bağırmasa bile sesi telaşından dolayı olsa gerek yüksek çıkmıştı “Ne yapabilecek o,Yuta.” dedi gülerek “Saçmalama.”

“Karnına bakarsan ne yapabileceği çok açık belli olur bence Jaehyun.”

Kaşlarım istemsizce çatılırken merakla abimin bluzune uzanıp kaldırdım, bu cesareti kendimden beklemiyordum ama gördüğüm izle gözlerim büyümüştü.

Büyük ihtimalle bir bıçak yüzünden oluşmuş olan dikiş izine öylece baktım “B-Bunu gerçekten o mu yaptı?”

“İkimiz de sevdiklerimizinden dolayı sorun yaşıyoruz derken bunu kast etmiştim.” Ellerim ağzıma kapandığında gözlerimi sımsıkı yumdum “Ne yani?”

“Mark da beni mi bıçaklayacak?!” Dediğim şeye gülüp bana sıkıca sarıldı ama ben dikişe değmemeye özen göstermiştim “Ondan bahsetmiyordum Donghyuck ama.”

“Bedenini değil de ruhunu parça pinçik edebilir.” Yüzü sanki çok fazla üzülmüş gibiydi “Bu yüzden dikkatli olmanı istiyorum, sonra benim gibi üzülüp bunu saklaman gerekmesin diye.”

⚫⚪⚫

⚪⚫⚪

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

⚪⚫⚪

how to train your donghyuck | markhyuckWhere stories live. Discover now