-85-

44.2K 1.7K 151
                                    

Cemre:

Arabaya biner binmez, adamlardan biri yanıma oturdu ve ceketinin cebinden beyaz bir bez parçası çıkarıp, "Gideceğimiz yeri görmemen için gözlerini kapatacağım," dedi. Bedenim korkuyla bir yaprak misali titrerken başımı salladım ve "Ne gerekiyorsa yapın," diye yanıt verdim.
Adam gözlerimi sıkıca bağladıktan sonra, araç hareketlenmeye başladı.

"Bakalım dangalak Mert bu kızı gördüğünde ne tepki verecek."

Yanımda oturan adamın iğrenç gülümsemesi kulaklarıma dolarken, derin bir iç çektim ve içimden, "Sakin sesini çıkarma Cemre, birazdan Mert'in yanında olacaksın," dedim.

"Söyle bakalım kız, bizim dangalak Mert'in neyi oluyorsun? Sakin sevgilim deme, düşüp bayılırım bak."

Burnuma dolan iğrenç ağız kokusuyla yüzümü buruşturdum ve "Bu sizi hiç ilgilendirmez," dedim.
"Vay, demek ki sert takılıyorsun. Birazdan senin kim olduğunu öğrenmeyeceğimi mi sanıyorsun ha?" demesi ile omuzlarımı silktım ve "Beni bir an önce onun yanına götürün!" dedim.
"Kenan, aşk bacayı sarmış. Şu arabayı çabuk sür de kız sevdiğine kavuşsun!"

Dişlerimi sıkıp, içimden dua etmeye başladım. Kazasız belasız Mert'e kavuşmak, ona sıkıca sarılmak istiyordum. Yaklaşık bir saatlik yolculuğun ardından, arabanın durduğunu hissettim. Heyecanla," Geldik mi? " diye sorduğum anda, yanımda oturan ayı bağladığı bez parçasını çözdü ve ardımdan kolumdan sıkıca tutup, "Geldik ama sakın yanlış bir hareket edeyim deme," dedi ve diğer elinde tuttuğu silahı işaret etti.
"Hadi götürün beni ona," demem ile arabayı süren adam kapıyı açtı ve benim kolumdan tutup, "Gel bakalım, seni sevdiğine kavuşturalım," dedi.

Etrafıma bakarken bayağı bir ürktüm. Adamlar beni depoya doğru çekiştirirken, sesli bir şekilde, "Mert!" diye çığlık attım. Adının Kenan olduğunu öğrendiğim adam hemen eliyle ağzımı kapatıp, "Bağla lan şunun ağzını," diye bağırdı.
"Içeriye götürelim öyle bağlarız ağabey," diye yanıt verir vermez, Kenan beni kucağına alıp, jet hızıyla içeriye götürdü.

O kadar güçlüydü ki, debelenemiyordum bile. Beni bir sandalyeye oturtur oturmaz, diğeri kalın bir ip ile beni bağlamaya başladı.

"İmdat! " diye çığlık atarken, ağzımı da bağladılar. Bedenim korkuyla titriyordu. Ben bu adamlara ne kadar çabuk kanmıştım böyle? Ceren gibi beni de öldürmeyecekleri ne malumdu?

"Abi, kıza bak nasıl ağlıyor. Ah canım, seni gerçekten onun yanına götüreceğimizi mi sandın?"

Kafayı yemek üzereydim. Yanaklarımdan aşağı süzülen yaş nedeniyle ağzımdaki bez parçası da ıslanmaya başlamıştı. Dil yardımı ile, ağzımdaki şeyi çözmeye çalışıyordum, fakat pislik o kadar sıkı bağlamıştı ki, bir türlü kurtulamıyordum.

"Sana şimdi güzel bir kıyak yapacağım, çirkin kız. Ama bunun karşılığında ağlamayı kesmeni istiyorum."

Başımı olumlu anlamda sallarken, adam ceketinin cebinden telefonunu çıkardı ve, birini görüntülü aramaya başladı. Kaşlarımı çatıp, ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum ki, birden adam gülümsemeye başlayıp," Patron, bak sana ne göstereceğim şimdi," deyip telefonu bana doğru tuttu.

"Kim lan bu?" demesi ile, Kenan telefona yapışıp, "Talih kuşu patron, talih kuşu!"

"Kesin sesinizi! Biriniz doğru dürüst anlatsın! Bu kız kimin nesi?"

Kenan telefonu eline alıp, "Bizim Mert'in sevgilisi abi, hüzünlü bir şekilde onun evinden çıkıyordu, biz de hemen kendisini paketledik," dedi.

DENIZ'IN RÜZGARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin