BÖLÜM 25

48.4K 2.4K 752
                                    

Merhaba. On birden önce atmaya çalıştım bölümü ama yetişemedim. Hatalarım varsa mazur görün.

İyi okumalar...


...Hiçbir kar etmeden kalbimi feda ediyorum sana, kalbini ve kahkahalarını sana bırakıyorum...

Her şeyin; sevginin, acının, nefretin en oyunsuz ve en samimi halini yaşayan mahallede polislerin tepe ışıkları yansırken insanlar meraklı gözlerle olanları izliyordu.

"Lan biz niye dövdük bu herifleri?" diye sordu Cengiz ve elindeki kanı Buğra'nın uzattığı kağıt mendille sildi. Koyu kahverengi gözleri, ona şaşkınlıkla bakan gözleri es geçerek Emir'e odanlandı.

"Evladım siz dengesiz misiniz? Ulan nedenini bilmeden niye birini dövüyorsunuz?" diye bağıran Ahmet Bey, Cengiz'e uyarırcasına bakarken, Cengiz'in babasına ne kadar benzediğini daha iyi anlıyordu, yıllar önce kaybetmişlerdi.

"Baba." diyerek Barın araya girdi ve açıklaması için Emir'e baktı, mavi gözlü adam aldığı nefesi sertçe vererek kendisine bakanlara bakmadan dişlerini birbirine bastırdı.

"Ben uzun zamandır bunları İpar'ın peşinde görüyordum, yakalamak bugüne nasip oldu." dedi Emir ve bakışlarını kararmış gökyüzünden çekerek Cengiz'e çevirdi. "Eyvallah, kardeşim." dediğinde Cengiz başıyla selam vererek gülümsedi, Emir'in boşuna bu kadar öfkelenmeyeceğini ve neden bu kadar öfkelendiğini de biliyordu.

"Bazı şeyleri şiddetle çözmemelisin oğlum. Bunu daha küçük bir yaşında öğrettiğimi sanıyordum." derken bakışları bir kılıçtan farksız olan Demir Bey, Emir'in gözlerine sözsüz kelimelerinin devamını anlatarak bakıyordu. Neden bu kadar kendini kaybettin?

"Her önüme geleni dövmüyorum baba." Emir çökük olan omuzlarını kaldırarak bakışlarını babasından çekti, Demir Bey'in de aslında onu anladığını biliyordu fakat baba olmasından dolayı bazı şeyleri söyleme ihtiyacı duyduğunu düşünüyordu. Daha fazla kimseye açıklama yapmak istemeyerek mavi gözlerini gökyüzüne kaldırırken İpar'ı görerek duraksadı, kadının hareketlerinden bile üzgün oluşu belli oluyordu.

İpar balkonun trabzanlarına yaslanarak aşağısını izlerken Emir'in elinde kuruyan kana baktıkça kalbi sızlıyordu, adamın bakışlarını zihninin perdesinden silemezken elindeki bardağı sıktı.

"Hadi, iç biraz." dediğinde Leyla, İpar bakışlarını arkadaşına çevirerek başıyla onayladı ve bardağı dudaklarına yaklaştırarak sudan birkaç yudum içti, aradan geçen dakikalardan sonra daha sakindi.

Elindeki bardağı sehpanın üstüne bırakarak Leyla'ya mahcup gözlerle baktı, onunla yıllar sonra görüşmüşken böyle bir şey yaşamak istemeyeceği ilk şeyler arasındaydı.

"Bana öyle bakmayı bırak. Bu senin suçun değil." derken elini sallayarak havayı kesen Leyla İpar'a uyaran gözlerle bakıyordu. "Hem ben hâlâ, İstanbul'a geldiğin halde beni aramamana kızgınım."

İpar tüm yaşananlara rağmen tebessüm ederek derin nefes aldı ve kalçasını trabzanlardan çekerek elini Leyla'nın omzuna koydu, biraz sıkarak omzunu sıvazladığında gözleri haklı olduğunu anlatıyordu.

"Haklısın ama telafi edeceğim." dediğinde İpar verdiği nefesin her zerresinde sıkıntı kendini ele veriyordu.

"Geldi mi Agah abiler?" diye sorarken elini İpar'ın elinin üstüne koyarak sıktı ve omzundan indirerek iki elinin arasına aldı, arkadaşının eski anılarını hatırlamamak için oyalanmaya ihtiyacı olduğunu biliyordu.

KALP YANGISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin