Bunun bir tesadüf olmadığına yemin edebilirdim.
Her şey durmuştu, yelkovan ve akrebin sesi dahil, izlediğimiz filmin gürültüsü, dışarıda çiseleyen yağmur, zamanın bile ayak seslerini duymuyordum. Kulisin ortasında hayalet görmüş gibi titreyerek telefonuma, ismine bakıyor ve kalbimin nefes almaya çalışan ciğerlerimin arasında ezilmesine izin veriyordum.
Gerçekten ekranda gördüğümün ismin Candy olduğuna inanmamakla beraber titreyen parmaklarımla her türlü kontrolü yapıyordum fakat o anda, zamanın dahi tıkandığı o anda çeşitli halisünasyonlar görmem bile onun beni aramasından daha mantıklı geliyordu.
"Glenne," diye fısıldadım çünkü en yakınımda olan kişinin o olduğunun bilincindeydim. Yanıma geldiğini hissettiğimde sesim elimde olmadan bir fısıltı kadar kısık çıktı. Beynime kan gitmiyordu.
"Burada Candy mi yazıyor?" kalbimin yavaş yavaş boğazımda atmaya başladığını anladığımda ensemin karıncalanmaya başladığını hissettim. Glenne'den gelecek cevabı sabırsızlıkla bekliyor fakat bakışlarımı bir türlü ekranımdaki isminden ayıramıyordum.
"Nora çabuk buraya gel! Candy Harry'i aramış!"
Beni aramıştı.
"Ne?" Nora ışık hızı kadar hızlı diye adlandırabileceğim bir süreyle yanımda bittiğinde telefona şaşkınlıkla bakıyordu. İki kız arkadaşımda heyecanlı gözlerle fısıldaşıp bana bir şeyler söylerken bir süre sonra ne dediklerini anlayamayacak kadar zihnim uyuşmuştu ve şaşkınlığımı ele geçiren heyecan yüzünden tek bir kelime bile edemiyordum.
Candy beni aramıştı.
"N-ne yapmam gerekiyor?" yutkunup suratlarına boş boş baktığımda ikisi de kocaman gülümsemelerle bana bakıyorlardı. Kalbim hala daha ezilip büzülüyordu, onu oradan söküp çıkarsam daha rahatlayacaktım sanki.
"Şapşal."
"Geri arasana!"
Panikleyip hızlıca telefonu elime alıp kafamı onlara salladığımda bu sefer yüzüme oturan o kocaman gülümsemeyi fark ettim. Kulisin boş bir odasına geçtiğimde ise kapıyı ardımdan yavaşça kapattım ve arkasına yaslanınca derin bir nefes bıraktım.
Her şey bitti zannetmiştim. Kitabımın sonsuza kadar onda kalacağını, kazağının kokusunu kaybedene kadar odamdaki koltuğun üstünde varlığını sürdüreceğini... Hiçbir açıklama bile yapmadan sahip olduğumuz her anıyı, her sözü ve kelimeyi yarım bırakacağımızı zannetmiştim. Ben evlerine adım atamayacaktım, ceketimi çıkartmama yardımcı olup hemen kapının yanındaki askıya bir daha asmayacaktı veya yağmurlu bir sonbahar sabahında sessizce salonumda oturup kitap okumayacaktı. O, anılarımda, Libreria'da,sıradan bir kaos gününde sarı saçlarıyla hayatıma girip başka bir kaos uğruna kaybettiğim Jane Eyre kızı olarak kalacaktı, ben ise kırık dallara tutunmaya çalışan bir kırlangıç olarak yoluma devam edecektim.
Gerçekten son bir haftadır böyle sonlanacağımızı hatta sonlandığımızı düşünmüştüm fakat şimdi telefon ekranımdaki ismi, tenimin cayır cayır yanıp karıncalanmasına ve iki hafta önce kaybettiğim umudumun ayak parmaklarımdan başlayıp saç tellerime kadar tüm vücudumu ele geçirdiğine şahit oluyordum. İşte bu yüzden bunun bir tesadüf olmadığına yemin edebilirdim.
Derin bir nefes alıp yavaşça titreyen parmaklarımla ismine bastım ve telefonu kulağıma götürdüğümde kalbim göğüs kafesimi parçalayacakmış gibi güçlü atıyordu. Böyle saçma sapan tepkiler vermeyi bırakmalıydım, idolüyle tanışacak ergen hayranlar gibi davranıyordum fakat elimde olan bir şey yoktu, duygularımla nefes alan biri olduğum için onların kölesiydim, her zaman böyle olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Normal Contact (Harry Styles)
FanfictionNormal temaslar aslında dışı bakır içi altın olan ufak hazineler gibidir. Sadece normal bir temastan ibaret olsa da insanın içinde yüklü bir duygu fırtınasına yol açar. Harry ve Candy'nin başına gelende buydu. Harry dünyaca ünlü bir grubun üyesi ol...