Bölüm 1 -Gerçek olamayacak kadar güzel-

2.6K 171 115
                                    

Candy // Ingiltere
17 Eylül Pazar

"Sonbahar, sonbahar, sonbahar! İşte bu, insanlar mont giymeye başlamış bile, bir sürü kırmızı, kahverengi ve turuncu görüyorum. Artık Londra'ya Londra diyebilirim." kahkahamı tutamadım. Mutluluk hormonlarımın en üst seviyede olduğu bu sıcak anda her şey gözüme harika geliyordu. Gerçi, Sonbahar'dan bahsediyoruz... Sonbahar'ı sevmeyen mi olur?

"Biraz daha kahkaha atacak olursan seni hemen şuracıkta boğabilirim. Yeter." Bana odanın ucundan öldürücü bakışlarını yollayan en yakın arkadaşım Bethany'e tehditkar bakışlarımla yanıt verdim. Ama hala gülüyordum.

"Soğuk bir sabah kahvesinden daha betersin. Dışarıya bakar mısın, turuncudan başka bir renk göremiyorum!"

"Çayı tercih ederim, lütfen." gözlerimi devirdim ve kıkırdadım. Bethany'de bana eşlik ettiğinde sabah huysuzluğundan bir nebze olsun arındığını belli etmişti.

İşte tam bu noktada her şey imkansız geliyordu. Kendi deyimimle; gerçek olamayacak kadar güzel. Sıcak çaylarımızı almış minik apartman dairemizde oturup camdan insanların koşuşturmalarını izlerken, her şey bir o kadar farklı ama aynı zamanda tam hissettiriyordu. Aitlik hissi bu muydu? Hayallerini gerçekleştirme yolunda ilerlerken, trenin rayına oturduğunu anladığın andaki mutluluk hissiyatı mıydı? 5, 6 sene önce kendimi bu şekilde hayal ederken bu düşünce fazla uzaktı. "Belki olur, olmazsa da bakarız artık." düşüncesini aklına sokan bir aile ile birlikte, imkansızlık farklı bir boyutta yer alıyordu. Hayallerim büyük bir başlık altındaydı fakat 'gerçek olabilecekler ve gerçek olamayacaklar' olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Fakat işte buradaydım. 6 sene sonra gerçek olamayacaklar kısmının tam üzerinde, mutlu bir şekilde.

"Bugün ne yapıyoruz? Günlerden Pazar, işimiz veya gücümüz yok." Bethany çayından bir yudum alarak bana döndü.

"Bence gezmeli, Sonbahar'ın ilk gününün tadını çıkarmalı ve yeni yerler keşfetmeliyiz."

"Ya da sadece yeni aldığın kazakları giymek için bahane arıyorsun. Tamam, anladım." ağzımdan bir 'hey' nidası çıkarken koluna gülerek vurdum.

"Hiçte bile, sadece hava evde oturulamayacak kadar güzel." güldü. Doğruyu söylüyordum, normalde evden hiç çıkmayan biri olarak bugün evde tıkılı kalamazdım. Bugün ile ilgili farklı bir şeyler vardı çünkü, özel, ilginç bir şeyler. Beni kendine çekiyordu.

"O zaman plan yapmadan çıkalım ve kafamız nereye eserse oraya gidelim." diyerekten çayının son yudumunu içti. Ona tam cevap verecekken aklıma gelen acil bir çağrıyla istemsiz bir şekilde çığlık attım. "Bethany! Dorothy'yi unuttuk!" hızlı bir şekilde ayağa kalkıp mutfağa koşarken Bethany odadan çığlıklarla yanıma geldi.

"Mamasını sen koydun sanıyordum!"

"Bugün senin sırandı ama!" mutfak dolabının altına girmiş kedimi fark ettiğimde rahatlık tüm vücudumu aniden ele geçirdi. Ağzımdan derin bir nefes verdim.

"Dorothy, günaydın canımın içi, annen şimdi yemeğini verecek..."

Somurtmuş lila-gri rengindeki scottish fold yavrusunu kucağıma aldığım gibi sarıldım. Hayatımda en çok değer verdiğim varlıklardan bir tanesiydi.

"Her şey tamamsa hazırlanabilir miyim artık?" Bethany'e kafamı salladığımda Dorothy'nin mamasını koyup, hızlıca peşine düştüm.

"Yeni kazaklarıma sakın dokunayım deme!"

"Çok geç, mor olanı kaptım bile."

Kahkahası evde yankılanırken gözlerimi devirmeden edemedim.

Normal Contact (Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin