35.Bölüm

3.2K 166 35
                                    

"Gizem! Hemen o evden çıkın!" Sözlerinin ağırlığı havada asılı dururken, sonradan eklediği cümle Gizem'in de vücudunu gözle görülür şekilde gererken, işittiklerim kulak zarımın duvarına çarptığı andan itibaren damarlarımın her birinin tek tek buz parçasına dönüşmesine neden olmuştu. "Nehir'in vücudun da bomba var!"

***

Gizem'in kollarına sarılı ellerimi serbest bıraktığımda, beni yavaşça kenara itti ve telefonu elimden aldı. Duymamam gereken şeyler duymuştum.

"Bu!" dedi doğru kelimeleri arayarak. "Nasıl mümkün olabilir?"

İkimizin de doğru dürüst söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. Aslında olanlara benim şaşırmamam gerekiyordu ama bu kadarı, benim bile düşüncelerimin ötesindeydi. Yankı'nın söylediğine göre vücudumda bir bomba vardı ve bu lanet olası şeyi ne zaman yaptıklarına dair bir fikrim dahi yoktu. Her halükarda Yamaner benim ölmemi ve ecelimin onun istediği zaman gelmesini istiyordu. Benimle beraber bu insanlarında canı tehlikedeydi.

Yankı'nın telefonun diğer ucundaki sesi gergin ve öfkeli çıkıyordu. O da benim gibi her an patlamaya hazır bomba gibiydi. "Bilmiyorum! Büyük ihtimal Nehir'in bayıldığı bir zamanda ya da başka bir zaman yerleştirdi." Derin bir nefes aldı. "Hemen hazırlanın! Sizi alması için bir araç gönderdim." Duraksadı. Konuşmaya başladığında sesi daha kısık geliyordu. "Nehir'e sakın bir şey çaktırma. Bu işi onun haberi olmadan halledeceğiz!" dediğinde benim çoktan her şeyden haberim vardı.

Herkesin benim haberim olmadan beni korumaya çalışmasından çok sıkılmıştım. Hayatım boyunca problemlerimle ben savaşmıştım ve yine ben savaşacaktım. Gizem'le gözlerimiz kesiştiğinde gözleriyle sessizce, duymamış gibi davranmam için uyarıyordu. Bu kadar insanı yanımda tutarak tehlikeye atmayacaktım, o yüzden duymamış gibi davranamazdım.

Yankı'nın sesimi iyi duyması için kafamı telefona doğru eğerek "Her şeyi duydum." Dedim sakince. Sesim tüm duygulardan arındırılmış gibi çok sakin çıkıyordu. Duyduklarım beni şaşırtsa da onlar kadar sarsmamıştı. Her halükarda yakın zamanda ölecektim. Bu olmadan önce elimden geldiğince, son nefesime kadar ailemi korumak için Yamaner'le savaşacaktım.

"Nehir!" Yankı'nın sesine yansıyan bir parça şaşkınlık kırıntısı, duyduklarımdan sonra nasıl bir tepki vereceğimi az buçuk tahmin edeceğini gösteriyordu. Konuşmasına izin vermeden araya girerek "Beni dinle! Senden ne istediğini tahmin edebiliyorum. Benim teslimim karşılığında, bombayı aktifleştirmeyecektir." Dedim hızlıca. "Bana neden yardım ettiğini bilmiyorum, bu saatten sonra da bilmek istemiyorum. Kalbimin uzunca süre dayanabileceğini de sanmıyorum, yakında atmayı bırakacak. Hissediyorum. O yüzden beni Yamaner'e teslim et. Yaşadığım süre zarfında başımın çaresine bakabilirim. Bu oyun artık son bulmalı!"

"Öyle bir şey olmayacak, bu olasılığı aklından çıkar Nehir!" Volkanik öfkesi kabukta delikler açarak dışarıya taşmaya başlamıştı. Yamaner'le ikisinin benimle ne alıp veremedikleri vardı anlaması güçtü. Birisi ölmem, birisi yaşamam için uğraşıyordu. İkisi de korkutucuydu. Ne amaç uğruna hayatımın üzerinde hak iddia ediliyorsa, benden çok herkesin bir fikri vardı.

Gizem'le yaşadığımız olayın üstüne bunlardan sonra kalbim iyice dayanamaz hale gelmişti. Göğümsümdeki acıyı hırıltı bir nefes alarak görmezden gelmeye çalıştım. "Yanında bulunan bu kadar insanın canını tehlikeye atmaya değer mi? Saçmalama da bu kurtarıyorum edebiyatına son ver!"

Gizem telefonu eline alarak ayağa kalktı. "Çantaları toparlayıp çıkıyoruz Yankı." Dedikten sonra duygusuzluğun bilmem kaç tonunu yansıtan tavrını görmezden gelerek bende ayağa kalkarak Yankı'nın da duyması için sesimin çıktığı kadar bağırarak konuşmaya başladım. "Beni duymuyormuş gibi davranmaktan vazgeçin! Buraya kendi isteğimle gelmedim, şimdi de sizin isteğinizle durmayacağım."

SİYAH MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin