12.Bölüm (Part1)

6.7K 384 38
                                    

Elimdeki telefona kaçıncı kez baktığımı bilmeden, arama olup olmadığını kontrol ettim. Saatin gece yarısı olmasına çok az bir süre kalmıştı ve ben taksicinin garip bakışları altında, son hız ruhsuzluğa doğru ilerliyordum.  

Alaz'la konuşmamızın ardından, birkaç şey söyleyip evden çıkmıştı. Sorgulamamıştı bile, sadece umudun kırıntılarında hayat bulmayı dilemişti. Adamın ne isteyeceğini bilmeden, koşulsuz kabullenmişti.  

Benden isteyecekleri şeyin ne olduğunun bir önemi yoktu, sonuç yine benim aleyhime gelişecekti ama adamın Alaz'dan ne isteyeceği, kocaman bir soru işaretiydi. Konunun sadece bir cevapla kapanacağına inanmıyordum, amaç dâhilinde başka şeylerde isteyebilirlerdi. Ama hayır! Öyle bir şeyin olması söz konusu olursa, asla böyle bir şeyin olmasına izin vermezdim. Bu olayda zorunlu olmaya tabi tutuluyorsam, sadece benimle yetinmeyi bilecekler daha fazlasını talep etmeyeceklerdi. Yamaner daha fazlasını talep etmek istiyorsa, o zaman onu sağlayacak başka birilerini elbette bulabilirdi ama benden kopara bileceği tek şey, şu anlık bu kadardı ve bunla yetinmeyi bilmesi gerekecekti.  

Karanlık ruhunun altında neler dönüyorsa, her noktasını didik didik edip öğrenecektim. Bunların hiçbiri gelişigüzel planlanmış olaylar değildi. Derinlemesine, ince hesaplar dönüyordu. Alakadar olmadığım konulara bir anda bodoslama dalmak zorunda kalmış, geri çıkmaya çalıştığım her an daha da derinlere gömülmüştüm.   

Taksicinin boğaz temizlemesiyle, dikkatimi ona yönelttim. "Geldik, hanımefendi." 

Elimden geldiğince, kibarca gülümsedim. "Dalmışım da, kusura bakmayın." Çantamdan cüzdanımı çıkarırken, "Borcum ne kadar?" diye sordum. 

"33 lira." dedi ama hâlâ garip garip bakmaktan vazgeçmiyordu.

Parayı uzatırken "Üstü kalsın." dedim. Tam kapıyı açmış iniyordum ki, taksici arkamdan "İsterseniz bekleyebilirim. Bu saatte buradan dönmeniz zor olur." dedi. 

Düşünüyordum, acaba 'tek gel' ikazına taksicide dâhil miydi?  İşimi şansa bırakmamaya karar vererek "Teşekkürler, gerek yok." dedim. Ne diyeyim? Buluşma için burayı ayarladılar, giderken de herhalde burada bırakmazlar mı? 

Israrla gözümün içine bakıyordu. Mezarlığa doğru yürümeye başladım.

Arkamı dönüp baktığımda, taksici dönüş yolundaydı ve etrafta Yamaner falan gözükmüyordu. Yavaş ama tereddütlü adımlarla mezarlığın içine girdim. Buranın bekçisi yok muydu acaba? Görünürde kimse yoktu da.

Babamın mezarı yukarı taraflarda bir yerdeydi.  Kenardan gelen hışırtı sesiyle "Orada kim var?" diyerek tereddüt içinde sordum. Burada aklımı yemezsem iyiydi. "Benim, Nehir Hanım." diyen erkek sesiyle, yerimde zıplayarak "Hay babamın kemiğine..." diyerek, kendimi son anda frenledim. Yoksa yedi ceddine kadar gidiyordum... Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu, az kalsın kalan birazcık aklımı da kaybedecektim. Zaten buraya gelmek akıllıca bir hareket değildi. Nereye oturduğumu bilmeden arkamda bir yere çöktüm, sesim soluğum kesilmişti. "Nehir Hanım, iyi misiniz?" 

Yamaner'in adamının sesi, daha yakınımdan geliyordu. Ne ara geldin sen, ne ara dibime girdin... Bunların topu sinsiydi, kesin abileri beni korkutmaları için talimat vermişti. "Değilim desem, ne yapacaksın sanki?" dedim öfkeyle. Bir anda celallenmiştim, zaten patlamak için bir neden arıyordum. "Yamaner Beyin yanına kadar taşıyabilirim." Tek düze bir şekilde cevap verdiğinde, hiç tereddütsüz "Gerek yok." dedim. 

"O zaman gidebiliriz." dedi imalı imalı, sözlerine devam ederken çoktan yürümeye başlamıştı. "Yamaner Bey bekletilmekten hiç hoşlanmaz, o yüzden acele etseniz iyi olur. Her geçen dakika, arkadaşınızın aleyhine işliyor." 

SİYAH MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin