10.Bölüm

8.6K 425 23
                                    

Ellerimle küvetin iki yanından tutunarak, bedenimle birlikte kafamı sudan çıkardım. İlk algıladığım şey "Nehir, iyi misin?" diyen Alaz'ın sesiydi.  

Soluklanmaya çalıştım. Ne oluyordu? Ne olmuştu? Anlayamıyordum.  

Kapıyı yumruklamaya devam eden Alaz'a kendimi zorlayarak "İyiyim." dedim. Gözlerimi ovalayarak, kendime gelmeye çalışıyordum. Gördüklerim rüya mıydı? Ama bu sahne... Aynısını rüya içerisinde de yaşamıştım. Gerçek şu an mıydı? Yoksa uyuyor muydum? Karar veremiyordum. Etkisi hâlâ üzerimdeydi, her şey o kadar gerçekçi parçalar taşıyordu ki, sis halinde etrafımı sarmış durumdaydı.

Uyanışım, öksürük krizine girişim, Alaz'ın beni odaya taşıması, konuşmamız, görüntü ve mesaj... İçimde bir sıkıntı oluşmuş, bir an nefes alamayacak kadar daralmıştım. Şu anla rüyayı bağdaştırmayı kesmeliydim ama içimde kalan bir parça şüphe, beni paranoya olmaya itmiyor değildi. 

Küvetten çıktım.  

Rüya da olmadığıma emin olmalıydım. ACI... İnsan rüyadayken acı hissetmezdi. Kendime, acı duyacağım bir şey yapmalıydım. Belki koluma bir çizik atabilirdim. Ne yapabilirim diye, etrafıma bakındım. Lavabonun ayna tarafında, Alaz'ın jileti gözüme çarptı o an. Belki elimi kesebilirdim. Ya da sadece bastırıp, acıyıp acımadığını test edebilirdim.  

Jileti almak için lavabo tarafına ilerledim. Kapağını çıkardıktan sonra kendime düşünme süresi tanımadan sol kolumun dirsek ve bilek tarafının orta yerine bastırdım.  

Başta yumuşak etkileşimden başka bir şey olmasa da, elimin baskısını artırarak daha derine bastırınca keskin bir acı, aynı saniyede kolumu karıncalandırdı ve kolumdan aşağı kan akmasına neden oldu.  

Gerçekti! Gerçektim!

Elimdeki jileti kenara bıraktım ve kolumu soğuk suyun altına tuttum. Bunu Alaz'ın görmemesi lazımdı. Bilmemesi gerektiği gibi... Tuvalet peçetesinden kopardığım parçayı koluma bastırdığım sıra Alaz "Nehir. İçeri geliyorum." diyerek, daha tedirgin bir halde ses tonunu yükseltti. 

O girmeden önce kapının arkasındaki bornozu giyindim ve dışarı çıktım. "İyiyim Alaz."  

Gözlerini arkasındaki parça kıyafetlere odaklarken "Kıyafetlerini yerde görünce, başına bir şey geldi sandım." dedi. Çocuk haklıydı, o anki psikolojiyle Türk klişesi bir sahneye özenmediğimi nereden bilecekti ki! 

Bu banyo mevzusunu kısa kesmek adına geçiştirici cevap verdim. "Salonda çok iyi zaman geçirdiğim söylenemez. Ali Hocayla biraz kapıştık." 

İç çekti. "Her zamanki Ali hoca desene sen ona." 

Kafamı salladım. "Tam üstüne bastın." Gözlerimle kıyafetleri işaret ederek "Şunları toplasam iyi olacak." dediğimde Alaz, omuzlarımdan kavrayıp beni odama doğru sürüklediğinde "Ben toparlarım." dedi. Sesimi çıkarmadan itaat ettim. Sonuçta her zaman Alaz'dan böyle hizmet görmüyordum. 

Odaya girince bir anne edasıyla "Hastalanmadan önce hemen! Hemen! Üzerine giyiniyorsun." dediğinde, gözlerimi devirerek  "Peki annecim." diye karşılık verdim.  

Yalandan kaşlarını çatarken "Sus bakim, ben daha anne olacak yaşta mıyım? Bana abla diyeceksin ayol, abla." dedi, sesini incelterek. Sonra cevap vermemi beklemeden, salına salına odadan çıktı. Bu çocuk bir anormaldi. EH! Zaten normalinin benim yanımda ne işi olurdu ki? 

Dolabımdan temiz kıyafetler alıp giyindim ve yatağın kenarına oturarak saçlarımı kuruladım. Kolumdaki sızlayan yarama, çekmecede bulundurduğum yara bantlarından birini yapıştırdım. Bu işimi görürdü. En azından kısa bir süreliğine.

SİYAH MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin