30.Bölüm

3.8K 240 22
                                    

Merhabalar,

Bölüme başlamadan önce birkaç şeyi açıklığa kavuşturacağım. Normalde uzun bir bölüm yazdım ama keserek paylaşmaya karar verdim. İstanbul dışına çıkacağım için bir anda hepsini verip, uzun süre bekletmek istemedim. 

Saygılarımla,

Elif.

***

Kafamda şiddetli bir ağrı vardı. Gözlerimi açmak istiyordum ama bunu yapmak için kendimde güç bulamıyordum. Gördüğüm şeylerin rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu algılayamıyordum, her halükarda da benim için iyi değildi. Göz kapaklarım titreşirken, burnuma keskin bir koku geliyordu. Bilincim yerindeydi, ama burnuma kolonya tutan kişi bunun farkında olmadığından burnumun içi yanmaya başlamıştı.

Bu eziyetin son bulması adına hafifçe gözlerimi araladım. Gizem denilen kız, kafamda dikilmiş beni kendime getirmeye çalışıyordu. Bunun farkına vardığında, telaşlı bir şekilde "İyi misin?" diye sordu. Sesimi boğazımın derinlerinde ararken, iyi olup olmadığımı bilmeden "İyiyim." Dedim, fısıltıyı andıran bir tonda.

Nefesini rahatlamışçasına bırakırken, "Doktoru aramana gerek kalmadı. Kendine geldi. İyiymiş." Dediğinde, Melih elindeki telefonu bırakıp üzerime eğildi. "Nehir." Dedi duraksayarak. "Nasıl hissediyorsun?"

Sesimdeki kuruluğa rağmen, "Yamaner'i karşımda görmüş gibi hissettikten sonra, ciddi anlamda psikolojimin bozulduğuna inanıyorum. Halüsinasyon görmeye başlayacak kadar, kafamı ona bu kadar taktığımı düşünmüyordum. Demek ki..." dedim, kafamdaki ağrının üzerine elimle baskı yaparak. "Onun da istediği bu. Yanımda olmasa bile birbirimize duyduğumuz düşmanlığı her daim hissettirebilmek."

Melih, kardeşine dışarı çıkması için işaret verdiğinde sessizce anlaşmış gibilerdi. Gizem, odanın kapısını arkasından çektikten sonra Melih tekrardan bana doğru döndü. "Gördüğün kişi, ya gerçekten Yamaner'in bir benzeriyse?" derken, gözlerinde anlamsız bir ifade vardı. Söylediği her şey için temkinli yaklaşmaya çalışıyordu.

Hafifçe dudaklarım kıvrıldı. Komik bulduğum için gülmüyordum, tam tersi şu an söylediği şeyin şaka olmasını umduğum için gülüyordum. "Benimle dalga mı geçiyorsun?"

Gözleri bulutlandı. "Dalga geçiyor gibi mi duruyorum? Ya da sana o kadar boş mu gözüktüm? Onca yaptığım şeye rağmen."

Yattığım yerden destek alarak, yerimde doğrulduğumda gözlerim kısılmıştı. "Hiç birinizden, beni kurtarmasını istediğimi hatırlamıyorum ben. Yaptığın her şey, benim isteğim doğrultusunda değil sizin isteğiniz doğrultusunda gerçekleşti. O yüzden bana iyilik yapmış gibi davranmayın, şu anda kim olduğunuzu bilmesem bile gözümde beni zorla yanında tutan Yamaner'den bir farkınız yok." dedim, duru bir öfkeyle.

Maskesini yüzüne iyice yerleştirirken, dediklerimden etkilenip etkilenmediğini anlayamıyordum. Sakinliğini bozmadan, ağır bir şekilde kafasını salladı. "Seni kaçıran insanlara güvensen, zaten sende bir sorun olduğu düşüncesine kapılırdım Nehir. Onca yaptığım şeye rağmen derken, beni yanlış anladın sanırım. Hiçbirini senin için değil, Yankı için yaptım." Sakinliği, dominant güdülerimi tetikliyordu. Damarlarına kadar işleyen sıcaklık, sözlerinin ardınan ateş bastırmıştı. Bir şey dememe izin vermeden, devam etti. "Seninle dalga geçmek için değil, gerçekten öyle olduğu için sordum."

Sinir uçlarım karıncalanmıştı. "Ne demek istiyorsun? Açık ol!"

"Yani karşında gördüğün kişinin, halüsinasyon olmadığını söylüyorum. Kanlı, canlı gerçekti!" Ağzından çıkan sözler, kasıtlı bit hassasiyetle yerini bulduğunda şaka yapıp, yapmadığını anlamak için gözlerine baktığımda hiçte öyle bir şey yapıyor gibi durmuyordu. Aksine çok ciddiydi.

SİYAH MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin