13. BÖLÜM: GÜLÜMÜN DİKENİ

Magsimula sa umpisa
                                    

''Kahvaltı hazır, sizi bekliyorlar'' dedi tebessümle.

Saatten haberim yoktu çünkü güneş doğana kadar ancak iki üç saat uyuyabilmiştim. Ondan sonrası hayaller kurarak ve yatakta dönüp durarak geçmişti. Ancak güneş uzun zaman önce doğmuştu.

Arkamı döndüm ve duvarda asılı çiçekli saate baktım. Saat neredeyse 11'e geliyordu. Bu istemsizce beni telaşlandırdı.

Kadına döndüm tekrar. ''Tamam orada olacağım''

Cevabı alınca kafasını eğdi ve oradan ayrıldı. Koridordan kaybolduğundan hızla kendimi içeriye geri attım ve kapıyı kapattım.

Ben hayallere dalmış yatağımda uzanırken kahvaltı hazırlanmıştı ve herkes beni beklemek zorunda kalmıştı.

Kendime kızarak dolabı açtım ve mürdüm rengi abayayı giyindim kendimdem beklemeyeceğim bir hızla giydim. Bol olduğu için rahatlıkla giymiştim. Belime de kumaştan, aynı renk kemeri taktım.

Ne diye uyumamıştım ki. Şimdi şiş bir yüz ile Yasmin'in karşısına çıkacaktım. Yüzüm asıktı ve şapşal bir şekilde odada dönüp durdum. Bir an ne aradığımı bile unutmuştum o hızla.

Yüzüm buruştuğunda ayaklarım sonunda karar vermiş, beni makyaj masasına doğru götürüyordu. Tarağı kaptığım gibi saçlarımı taradım ve çekmecenin birinde bulduğum altın rengi incili tacı kafama taktım.

Bugün Asaf ile çarşıya gidip yüzüğümü küçültecektik ve birkaç şey alacaktık. Yüzüğün hikayesini de öğrenmiştim dün gece ondan. Annesinin en sevdiği yüzüğüymüş. Şimdi ise benim evlilik yüzüğüm olmuştu.

Odadan çıkarken son bir kez daha bakmıştım. Ama koşturarak koridorda ilerlerken son an da yüzümü yıkamadığım aklıma geldi. Çığlık atmak istiyordum.

Arkamı dönerek homurdandım ve banyoya attım kendimi. Aynı hızla da geri çıkmıştım. Aynada daha fazla şiş yüzüme bakmak istememiştim.

Saçlarım koşturmam yüzünden sarsılıyordu.

Merdivenlerden ikişer ikişer inerken sesleri duyabiliyordum.

Azad'ın heyecanlı sesi diğer sesleri bastırıyordu. ''Türkiye'den İstanbul'u görmeden dönmek istemiyorum'' dedi isyan edercesine.

Onun hemen ardından,

''Gezecek vaktimiz yok, dönüşü uğrarız İnşallah'' dedi Asaf.

Basamaklar bittiğinde direk olarak sağ tarafa döndüğümde herkesi masaya oturmuş sohbet ederken buldum. Yasmin ile Ekber Al Hamad masanın başlarındaydılar ve sohbete katıldıkları söylenemezdi. Yasmin yine muşmula bir suratla bakıyordu herkese. Ancak beni fark ettiğinde ilk onunla ile göz göze gelmiştik.

Ardından Asel ve Asaf ile.

''Günaydın'' dedi Asaf ayağa kalkarken. Gözlerimi Yasmin'den alarak ona doğru çevirdim ve gülümseyerek yanında ki sandalyeye oturdum. Azad ile aralarına.

''Günaydın''

''Günaydın kızım''

Ekber Al Hamad'a döndüm. ''Günaydın efendim '' Baba dememi istediğini biliyordum ancak sanırım bir süre bunu diyemeyecektim. Yasmin' e anne desem tam olurdu herhalde!

İçimden bu düşünceme kahkaha atarken dışarıdan sadece gülümsüyor olmam çok zordu. Neyse ki kendimi tutabilmiştim.

Asel ve İhsan abi de gülümseyerek başlarıyla selam verdi. Azad'a elini kaldırdığında güldüm.

ABAD: ÇÖL GÜNEŞİTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon