"Az da olsa toparlayabilmiş miyim?" diye sordum aşağıya inip de karşısına geçince.

Kanepede oturduğu yerden elini uzatıp elimi tuttu ve beni kucağına çekti. Yine! Ellerimi çıplak göğsüne yaslayarak uzaklaşmaya çalıştım. "Hayır," dedim. "Sadece kahve içeceğiz."

"Aksini iddia etmedim ki!"

"Bora..."

"Tamam!" Ellerini pes eder gibi havaya kaldırıp kucağından kaçmama izin verdi. Sehpadan bardağımı alıp yanına oturdum.

"Söylesene, iyi miyim?"

"Harikasın."

"Azıcık ciddi olur musun lütfen."

"Ciddiyim. Harika görünüyorsun."

Yakınmalarımın işe yaramayacağını anlayınca ben de pes ettim.

"Sarp anlarsa benimle ne kadar uğraşacağına dair en ufak bir fikrin yok," dedim. Düşününce, işiteceğim nutuk kaşlarımı çatmama neden oldu.

"Anlayacağını sanmıyorum," derken gülümsemesinde en ufak bir değişiklik yoktu. Halinden o kadar memnundu ki daha fazla uzatmadım. Zaten ortada bir sorun da yoktu. Sarp ile bir şekilde başa çıkabilirdim.

"Seni böyle görmek..." dedim ve son anda bu anı bok etmeme neden olacak kelimeleri sarf etmeden susmayı başardım.

"Nasıl?"

"Çıplak," diyerek kıvırdım.

"Çıplak değilim."

"Yarı çıplaksın ve bu yeterince dikkat dağıtıcı."

"Öyle mi?" diye mırıldanırken uzanıp çenemi tuttu ve enfes bir öpücük daha bıraktı dudaklarıma. Dillerimiz anında kavuştu. Tanıyorlardı artık birbirlerini. Tatlı bir ritimle dansa tutuştu.

"Kahve," dedim zorlukla. "Dökeceğim."

"Pardon! Elimde değil."

Ah Bora... Bazen rüyadaymışım gibi hissediyordum kendimi. Onun suskunluğuna, onun karanlığına o kadar alışmıştım ki şu anki haline inanmakta zorlanıyordum. Bu kadar kısa sürede birinin duygularının bu denli köklü değişimlere uğraması mümkün müydü? Korkuyordum. Bora'nın kendini kandırıyor olmasından korkuyordum. Geçmişe ait duygularını var gücüyle bastırıp artık tutamadığı bir noktada hızla patlamasından ve bu büyülü dünyamı elimden bir anda çekip almasından korkuyordum.

"Sarp aramadan ben arasam daha iyi olacak," dedim çantama uzanıp telefonumu ararken. Bir anlık kaşları çatılsa da hemen düzeldi ve kafasını salladı.

Açar açmaz telefonu, "Ben de seni arayacaktım," dedi Sarp.

"Nereye geleyim?"

"Ben seni alırım. Konum at."

"Tamam, yolluyorum şimdi."

Sarp'a konumu attıktan sonra kısa süreliğine bir sessizlik çöktü. Bir yandan birbirimize bakıyor bir yandan kahvemizi içiyor ama tek kelime etmiyorduk. Hissetmişti sanırım. Yine çok sesli düşünmüş olmalıydım.

"Bora..."

"Teşekkür ederim," dedi elime uzanıp, parmaklarımızı birbirine dolarken. Sanki dokunmadan duramıyormuş gibiydi.

"Ne için?"

"Nefes almamı kolaylaştırdığın için. Bunu nasıl yapacağımı yeniden öğrettiğin için. Sürekli güldüğün ve açık sözlü olduğun için. Yanımdasın ve şimdi tenimdesin. Bunun benim için ne kadar değerli olduğunu bilemezsin. Teşekkür ederim, Armağan. En çok da pes etmediğin için."

Gözlerimin sulandığını anlamam çok sürmedi. Bir yandan dudaklarımı kemirirken bir yandan da elimi tutan elini sıktım.

"Ben teşekkür ederim," dedim çatallaşan sesimle. "Benimle bir adım atmayı kabul ettiğin ve bunun için gerçekten çabaladığın için."

Aklıma gelen ya da kalbime düşen onlarca sözü oldukları yerde bıraktım. Aceleci davranmamayı başarabilsem de aceleci düşüncelerimden kurtulamadığım için kendime kızdım. Sabra ihtiyacı vardı. Anlayışa... Ve ben bunu ona verebilirdim.

Telefonum titreyince, birbirimizin gözlerinde kaybolduğumuz o trans halinden sıyrıldık.

"Gelmiş," dedim çok da gitmek istemeyerek.

Kafasını sallayıp ayağa kalktı. Elimdeki kupayla beraber kendisininkini de sehpaya bıraktı. "Hadi," dedi. "Seni geçireyim."

Ayakkabılarımı giyip çantamı omzuma astıktan sonra en çok sevdiğim şeyi yapıp ona sarıldım. Kollarımı beline dolayıp kafamı göğsüne yasladım.

"Bu şekilde oldukça uzun bir süre durabileceğimi düşünüyorum."

"Bir ara deneyelim bakalım ne kadar uzun bir süre durabiliyorsun."

"Denemek için sabırsızlanıyorum."

Saçlarımdan öpüp uzaklaştı.

"Bir daha ne zaman çıkabilirsin haber ver."

"Konuşuruz," dedim ve dayanamayıp bir kez daha öptüm onu. Elleri hemen sardı yüzümü. Keyifle

, gezindi dudakları dudaklarımda.

"Buna biraz daha devam edersem dışarı çıkıp Sarp'tan izin koparmaya çalışacağım."

Gülerek uzaklaştım Bora'dan. Nedense onun yanından ayrıldığım neredeyse her seferinde içimden bir şeyler kopuyormuş gibi hissediyordum. Ondan uzak kalırsam kötü bir şey olabilirmiş gibi...

"Görüşürüz."

"Görüşürüz," dedi kapının kenarına yaslanıp merdivenleri inişimi izlerken.

Arabaya binmeden son bir bakış attığımda hala eşikteydi. Hala izliyordu beni, yüzünde hayal meyal seçilen bir gülümsemeyle.

Lütfen, dedim içimden. Lütfen bozulmasın. Lütfen bitmesin bu rüya.

***

Bu bölüm aşırı kısaydı biliyorum ama bir sonraki sahneyle birleştirmek istemedim. Kızmayın bana. :D
Ama aşırı sık yazıyorum o yüzden kızmazsınız herhalde. :D

Bundan sonra olmasını beklediğiniz şeyler neler, yazar mısınız bana? Bakalım beklentileriniz karşılanacak mı? :)

Seviyorum, kocaman da öpüyorum. Görüşürüz. :*

***

Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now