BÖLÜM 6/4

12.1K 844 22
                                    


Ben geldimmmm!

Haftada iki bölüm yetiştirmeye çalışmak baya zor oluyormuş, unutmuşum. :D O yüzden düzenleme yapıp da kontrol edecek zamanı pek bulamıyorum. Hatalarım varsa lütfen kusuruma bakmayın, olur mu? 🙈

Yine dolu dolu bir bölüm getirdim size. Keyifli okumalar. :*

***

Turgutreis'e girdikten sonra nereye gideceğimizi merak etmeye başladım. Marinaya mı gidiyorduk? Hiç sanmam. Sabancı Parkı'na? Orayı da sevdiğini düşünmüyordum. Ne yapacaktık ki orada?

"Neden söylemiyorsun?" diye bir kere daha ısrar ettim. "Marinaya mı gidiyoruz? Orada bir iki tane oturulacak yer var ama seni açacağından emin değilim."

"Beni neyin açıp açmayacağını bilecek kadar tanıyorsun yani," dedi kaşlarını kaldırıp yan gözle bana bakarken.

"Kahve Dünyası'na gitmek isteyeceğini sanmıyorum. Bir tane bar var bildiğim kadarıyla ama pek de hoş müzikler çalmıyorlar. Ayrıca kalabalık. Her yerde turistler, çoluk çocuk falan var. Gürültülü. Park yeri bulmak da zor. Babam bile kafayı yiyordu geçen." Emindim. Oraya gitmiyorduk. Gülümsedi. Kafasını yukarı aşağı salladı.

"Haklısın. Tebrik ederim. Marinaya gitmiyoruz. Peki, ama nereye gidiyoruz?" diye sordu gülmeye devam ederek.

"Hey!" dedim koluna hafifçe vurarak. "Buralarda yeni olduğumu biliyorsun. Söylesen bile muhtemelen sadece kafa sallamakla yetineceğim."

"Bir bara, kahve içebileceğimiz bir yere ya da parka falan gitmiyoruz," dedi az önceki düşüncemi doğrulayarak.

"Tamam, pes ediyorum. Bundan sonra sormayacağım."

"Süper," dedi sonra sola sinyal verip ara bir sokağa saptı. "Gittiğimiz yeri seveceksin." Gözlerini kısa bir an için üzerimde gezdirdi. "Sadece kıyafetlerin oraya pek uygun değil."

Beyaz eteğime ve göğüslerimi gayet ortaya çıkaran beyaz bluzuma baktım. "O zaman neden gidiyoruz?"

"Muhtemelen yalnız olacağız. Zaten başkaları varsa orada kalmayız."

"Ve Armağan meraktan geberdi."

Gülmeye devam ederek yola devam etti. Git gide yukarı doğru çıkıyorduk. Eski evlerin yan yana dizildiği, arabanın zorlukla geçtiği dar sokaklardan dolanarak, yukarı doğru ilerlemeye devam ediyorduk. Etrafı incelediğimde sadece bu eski evleri görebiliyordum. Sonrası yoktu. Sonrası karanlıktı.

"Beni dağa mı kaldırıyorsun?" diye bağırdım birden. Aynı anda da gülüyordum. Yok artık. Ciddi miydi?

"Öyle söyleyince kulağa garip geliyor."

"Gerçekten dağa mı çıkıyoruz?"

"Pek de dağ sayılmaz. Bir tepeye çıkacağız," dedi eliyle sağ tarafı işaret ederek. Neyi gösterdiğini anlamadım. Karanlıktı. "Seveceksin."

Dışarıdaki yersiz arayışıma son verip ona baktım. Elimi uzatıp parmaklarımın arkasını çukur yanağında özgürce gezdirirken, uzun zamandır bunu yapmayı ne kadar çok istediğimi fark ettim.

"Sen seviyorsan, severim," dedim.

"Ne kadar da çok güveniyorsun bana."

"Issız sahillerini sevdim. Yankı'nın çaldığı mekânı da sevdim. Arabanı seviyorum. Geçit'i ve ofisini de seviyorum. Hatta otoparkın bile yeri çok güzel bence," dedim gülerek. "Ha bir de o kenara çektiğimiz yolda güzeldi. Ağaçların arasında falan..."

Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now