BÖLÜM 7/3

11.1K 756 23
                                    

"Tamam, o zaman. Başla bakalım."

"Yemek yapmayı biliyor musun?"

"Ne o? Sana yemek yapmamı mı istiyorsun?" diye sordum kaşlarımı kaldırıp muzır bir ifadeyle.

"Eğer sen de istersen, neden olmasın?" Heyecanıma yenik düşerek sarsıldım. Karnımdaki kasılmaya denk kalp atışlarım hızlandı. Onun evinde, ona yemek yaptığımı hayal etmemin özel, samimi, sıcak bir yanı vardı ve ben o anı elde etmek istiyordum.

"Sürpriz olsun. Ne dersin?"

"Tamam," dedi ama ona yemek yapacağımdan artık ikimiz de emindik.

"Sıra ben de," dedim. Kahvemden bir yudum aldıktan sonra zararsız olanlardan biriyle başladım. "Kitaplar?"

"Okumayı sevmiyorum diyemem ama odaklanmakta zorluk yaşıyorum. Çabuk sıkılıyorum ve ilgimi çeken bir konuya denk gelmem hayli zor oluyor. Orada tahminimce herkesin kitaplığında olan Küçük Prens ve Martı var. Filmini de defalarca izlediğim ve okumaktan da gerçekten keyif aldığım Dövüş Kulübü haricinde Çavdar Tarlasında Çocuklar ve 1984 var. Sanırım diğerleri Yankı'nın olabilir."

"O zaman sana en yakın zamanda okuyup da seveceğinden emin olduğum birkaç kitap getireceğim," dedim yarı utangaç haline gülerek. Kafasını salladıktan sonra kupaya sarmadığım elimin içiyle oynamaya başladı.

Sıradan sayılabilecek sorularımızı sorup asıl merak ettiklerimize doğru temkinli adımlarla yol alırken, bir ara Sarp'la konuşmak zorunda kaldım. Nerede olduğumu sordu ve yalan söylemeyip Bora'nın evinde olduğumu itiraf ettiğim zaman küplere bindi. Ona durumu sonra açıklayacağımı söyledim. Babam da annem de sinirliydiler. Dün akşamdan plan yapıp da haber vermemiş olmam onlar için uygunsuzdu. Acısını muhtemelen akşam ve önümüzdeki birkaç gün çıkaracaklardı. Elimden o dakika daha fazlası gelmezdi ve Bora'yla süregelen soru cevap oyunumuza daha fazla ara vermek istemiyordum.

Neyse ki kaldığımız yerden devam ettik.

"Sarp'tan sıkça söz ediyorsun ama ablanın adı neredeyse hiç geçmiyor. Özel bir nedeni yoksa..."

"Yok, yok," dedim gülerek. "Ablam benden yedi yaş büyük. Çocukluğumuzda fark edilir bir uçurum vardı aramızda. O anneme özenirdi ki bize de abla gibi değil de annemizin kopyasıymış gibi davranırdı. Yıllar geçtikçe gerçek anlamda annem gibi olup çıktı. Eğlence anlayışlarımız farklıydı. Dışarı çıkıp içip dağıtmayı bırak üniversite haricinde evimize akşam yemeği saatinden sonra geldiğini hiç hatırlamıyorum. Üniversitenin iki senesinde yalnızdı. Artık o dönem herkesten habersiz yaşayacağını yaşadı da bundan keyif mi almadı yoksa olduğu kişi gerçekten bu mu, bilmiyorum."

"Yanlış anlama ama ondan az da olsa yabancıymış gibi bahsediyorsun," diye dürüst bir yargıda bulundu Bora. Kulağa öyle geldiğinden emindim ve ne yazık ki onu tam anlamıyla haksız çıkaramazdım.

"Onu çok seviyorum," dedim içtenlikle. "Annemin yoğun olduğu her anımızda yanımızda Firu vardı. Bizi giydirir, saçlarımızı yapar, kimi zaman karnımızı doyurur, bize kitap okurdu. Onun sesini duyarak uyumaya o kadar alışmıştım ki ondan uzak kaldığımız iki sene benim için zordu. Sadece neden kendini bize hiç açmadığını anlayamıyorum. Neden hep sessiz? Bize bir kere bile herhangi bir sıkıntısı hakkında dert yandığını hatırlamıyorum? Çok mu küçüktük onun için? Belki de öyleydi ama şimdi bile değişen bir şey yok. Bizi aradığı her seferinde bir sıkıntımız olup olmadığını sorar, annemlerle aramızda arabuluculuk yapar, ama bizi savunmak yerine neden biraz daha uslu olmadığımızdan yakınır. Neden Bora? Firu'nun gerçekten o kadar ketum ve hayattan hiçbir şekilde zevk almayan biri olmadığına inanasım gelmiyor."

Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin