22. Bölüm

8.7K 507 1.5K
                                    

Günaha davet biletlerimiz satışa çıkmıştır. Hadi bakalım hayırlısı bxbxbdbdbbdhdhd ;}

Olduğum yerde ihtiyaçla kıvranmaya devam ederken, gözlerimi karşımdaki şaşkın, ne yapacağını bilemez adamdan ayıramıyordum. Şu an oldukça açtım ve karşımda da aylarca öğünsüz geçirdiğim zamanların mükafatı duruyordu. Dişlerim dudaklarımı daha da büyük bir ihtirasla kavradı.

İleri geri hareket ederek veya kendimi sağa sola iterek tatmin etme çabam Yiğit'in yüzünü gördüğüm gibi sonlanmış, onun gelip benimle ilgilenmesini isteyen tarafım büyük bir ihtiyaçla kasılmıştı. "Y-yiğit!" Bir kere daha ihtiyaçla, dudaklarımın rengine boyadığım adı sessiz ortamda yankı bulmuştu.

Sesimin ortaya bıraktığı yankıyı bir kere daha duyduğu anda, elinde sıkıca tutmuş olduğu su koyma kabımızı kenara doğru hızla fırlatarak, yanıma doğru acele adımlarla ilerlemeye başlamıştı.

Bedeninin sıcaklığını hissedebileceğim kadar yanıma ulaşmış adam ile birlikte nefes alış verişlerim daha da büyük bir hız kazanmıştı. Göğsüm hiç durmadan kalkıp inmeye, katlanan hızıyla devam etti.

"Feza'm?" Yiğit'in şaşkın sesiyle konuşmasının hemen ardından elini yüzüme atması beni tutup, sessizliği daha da çıldırtan bir çıkmaz sokağa sokmuştu. "Ne oldu sana gökyüzüm?" Yumuşakça dudakları arasından sızan kelimeleri, uğuldayan kulaklarımdan dolayı zar zor seçer olmuştum.

Ellerinden biri tamamen toprakla temas eden saçlarımı buldu. Diğeri ise çoktan yanağımda, kendine kalıcı bir yer edinmişti bile. "Bana neyin olduğunu söyle bir tanem." Yiğit'in yeniden, uğuldayan kulaklarımda yankı bulan sesiyle ne ara kapandığını kestiremediğim göz kapaklarımı araladım.

Gözlerim amber rengi gözlerin ışıltısından kamaşsa da o güzel bakışlı gözleri, gözlerimin önüne düşen yansımasından bir saniye ayırmadım. Yüzüme merakla bakıyor, vereceğim cevabın yolunu gözlüyordu. Onun bu ilgili tavrına daha fazla dayanamayan bedenim kendini hareket ettirmiş ve tepemde durur vaziyette yüzüme bakan adama doğru yönelmişti.

Yiğit hala benden cevap beklerken ben yerimde doğrulmuş ve konuşmadan önce ıslattığı dudaklarını dudaklarım arasına almıştım. Tek bir parçasının ucuna dokunduğum küçük et parçası bile bana o an için öyle bir haz vermişti ki, kendimi Yiğit'in üzerine doğru daha da yaklaşırken bulmuştum.

"Feza?" Sıkıca sarmaladığım alt dudağını bende zorlukla çeken adam yeniden konuştuğunda, ihtiyacımın giderilmemesinden yana oluşan bir hüzün buharı bedenimi çepe çevre sarmalamıştı.

Alt dudağını dudaklarımdan çektiği gibi onun sıcaklığıyla anlık da olsa can bulmuş sesim, acıklı çıkan bir iniltiyi kulaklara doldurmuştu. "B-ben anlamıyorum." Gözleri vücudumda dolanıp ne sorunum olduğunu çözmeye çalışıyorken gözleri dudaklarımdan kayıp, yanağımda pembemsi izler bırakmış meyvenin lekelerine takıldı.

"Ne yedin sen?" Anında kaşları çatılırken, reddedilmenin hemen ardından sırtını toprağa geri yaslamış bedenime belirgin bir kızgınlıkla bakmıştı. "Çok tatlış bir meyve." Sarhoş gibi çıkan sesim ve hızla aldığım nefeslerim kendini net bir şekilde belli ediyordu. Bedenimin içinde olduğu ısıya büyük bir ihtiyaç da ortak olmuştu.

Sözlerimle amber gözler yuvalarında irileşirken, bedeni de olduğu yerde öylece durarak bana bakakalmıştı. Onun neden böylesine duraksadığını anlayamamıştım. Ama yinede yerimde kaykılarak, onun bedenine iyice yanaşma çabalarıma yeniden girişmiştim.

Şu anki istek bambaşkaydı. Yiğit'i hiçbir şeyi istemediğim kadar çok istiyordum. Bu istek vücudumu kor alevlere atıyor, ama bir aşık merhametiyle de üzerime buz tutuyordu. Aynı anda hem yanıyor hem de hiç olmadığım kadar donuyordum. Bu his karmaşası inanılmazdı.

Siyah Gökkuşağı (BxB)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora