32. Bölüm

2.4K 231 684
                                    

Upuzun bir zamandan sonra yeniden görüştük en renkli kuşlarım. Hoşgeldiniz 🌈

Gerçekten uzun ve yanınızda peçeteler bulundurarak kendinizi hazırlamanız gereken bir bölüm oldu kuşlarım 🖤

Umarım keyifle okursunuz 🖤🌈

İnsanlar içlerinde birçok duyguyu yeşertirdi, büyütürdü. O duygulara kendi içlerinde isimler takar, bu isimlerle içsel dünyalarını birbirleriyle paylaşırlardı. Sevgi vardı, birinin bir başkasına can oluşu tutardı sevgi dallarında. Öfke vardı, bu duygunun bağrında can bulmuş tek bir kindar sözcük dahi harap ederdi bir diğerini. Kıskançlık vardı, bir diğerinin sahip olduğuna karşı olan açgözlülüktü onun adı. Nefret vardı, bir diğerinin sonunu umacak kadar, o sona sürükleyecek kadar yoğun olan. Aşk vardı bir de, bu duygunun hissedildiği o kişinin hayali dahi bütün güzel hisleri çağırırdı kişinin bedenine. Umut ve umutsuzluk da vardı pek tabii. Şu an benim içten içe dilediğim umutların cılızlığına hakim olan umutsuzluk vardı, en gürbüz olan. Hadsizce canımı yakan o umutsuzluk vardı beni çepeçevre saran.

"Uyansanız ya artık?" Başımı halsizce sandalımızın çıkıntılı köşesine yaslamışken kurumuş dudaklarımdan sızan isteklerin yönü, gözlerimin kadrajından ayrılmayan suretlerdi. Ada, bir süre önce uyanmış, başını kaldırıp çevresinde öylece ölü gibi yatan bedenlerimize baktıktan sonra çakır gözlerini birkaç kere kırpıştırmasının ardından başını yeniden, çıplak göğsü hafif aralıklarla yükselip alçalan bedenin üzerine yaslayarak uslu bir tavırda yeniden yummuştu güzel gözlerini.

"Çok korkuyorum." Biraz ötemde bir ölü gibi yatan kadın ise saatler geçmesine rağmen herhangi bir uyanma belirtisi göstermezken, başından akan kanlar kurumuş, kendi ellerimizle yaptığımız sandala kandan iz boyalar bırakmıştı. Açık renk saçları güneş yüzünden iyice sarılaşmış kadının yüzünün önüne gelen tutamları çekecek kadar dahi mecalim yokken, titrek alt dudağımın kurumuş ve çatlaklar sarmış yapısını hafifçe bir kere daha aralamıştım.

"Çok yorgunum Yiğit'im. Uyuyacağım sanırım." Tek bir kelimeyi dahi çıkarabilmek için oldukça efor sarf eden bedenim, kurduğu cümlelerden dolayı yorgun bedenimin kesilen nefesiyle duraksamasına neden olmuştu. Gözlerimin dolu dolu yapısından kuru yüzümü nemlendirecek yaşlar dökülürken duraksızca, hafifçe geriye doğru kayarak kapanmak için an kollayan gözlerimi uykuya yenik düşmemek adına son bir çabayla kırpıştırmıştım.

"Verdiğim sözü tutamıyorum." Başımı biraz daha sandalın çıkıntısına doğru yaslarken, hızla çarpan dalgadan sonra bedenime sıçrayan sular güneş altında kömürleşmeye yüz tutmasından ziyade bir ateşle yanan bedenimin kuraklığına şifa olmuştu. "Çok üzgünüm." Gözlerimden ardı ardına yaşlar süzülmeye devam ederken, burnumu hafifçe çekmiş ve akmaya başlamış yapısını silemeyecek kadar yorgun düşmüş bedenimin halini hüzünle karşılamıştım.

Gözlerim bir kere daha sertçe sandalımıza çarparak sarsılmamıza neden olan hırçın katil maviyle birlikte iyice kısılır ve geriye doğru kayarken, sızım sızım sızlayan burnumla birlikte zorlukla yutkunmaya çalışmıştım. Boğazım öylesine kuruydu, öylesine geçimsizdi ki, tek bir tükürük dahi kayıp gidememişti genzimi aşıp.

Gözlerim tam anlamıyla kapanırken ve vücudum kaskatı yapısını koyvermişlik ile salarken, yana doğru düşen başımı çizen tahta çıkıntılarına karşı bir inilti dahi çıkaramamıştım kuru dudaklarımın arasından. Vücudumun koyvermesine nazaran hala daha ayık olan bilincim Ada'nın yüksek sesle ağlamaya başlamasına dahi tepki verememem ile cezalandırılmıştı.

Oğlum içi dışına çıkarcasına, çığlık çığlığa ağlarken ve çevresinde ona dönüp bakacak tek bir yetişkin dahi yokken onun başına gelebilecek olan felaketler listesi kalbimin sıkışmasına neden olmuştu. Ada'nın ağlayışıydı benim kendi bedenime son bir savaş açarak galip gelişim. Onun emekleyerek katil maviyle buluşmasından tutup, açlıktan ölüşüne karşı olan bir sürü kabus ihtimaller zorlukla gözlerimi yeniden aralamama neden olmuştu.

Siyah Gökkuşağı (BxB)Where stories live. Discover now