30. Bölüm

3.3K 325 811
                                    

Kuşlarımın her biri çok bi hoş geldiler 💕💕

Biliyorum Siyah Gökkuşağı için çok fazla beklediniz. Aslında bölüm uzun zamandır bitmişti ama atamadım bir türlü. Bilmiyorum, bunun için özür dilerim sizlerden 🥺 Vee umuyorum ki bunca süre beklediğinize değer bu bölüm 👉🏿👈🏿💜

Hee birdemsii, sizi birazcuk hüznün suyuyla yıkayacağım. Ama azcuk bakın. Sadece saçlarınız ıslanacak 🙊 (kalan kısımları sonraki bölümlere saklıyorum 😌🙊)

Keyifle okuyun kuşlarım 🤧

Amaçların, hedeflerin yolunda kulaç atanlardandık biz. Dalgasının yolu bilinmez olandık. Güneşin doğuşunda iç çeken, batışında ise içine çektiği nefesi verendik. Soğuğun kamçısı ense köküne vurdukça irkilen, güneşin ısısı tenine değdikçe yanandık. Ama asla pes etmeyendik.

Vücudu tüm sulaklığın ortasında salınanlardan olmamıza rağmen, dudakları sahranın kuraklığına değinendik. Tükenen, gittikçe kendi içine çekilendik. Biz, pes etmeyendik.

"Gökyüzüm?" Yiğit'in uzaklardan gelirmiş gibi duyulan sesini işiten ama herhangi bir tepki veremeyen bedenim olağandı. Başımı küçük teknemizin tahta yüzeyine yaslamış, uzayan saçlarımın dalgalardan sıçrayan sular neticesinde ıslanmasını öylece yatarak karşılar olmuştum.

"Fezam, uyudun mu?" Göz kapaklarıma düşmüş ateş onları açmamam için ısrarcıyken, zorlu bir uğraş ile dönmüştü gözlerim kapalı yuvaları ardında. Ama yine de herhangi bir tepki vererek gözlerimi açamamış veyahut uyumadığıma dair bir tepki verememiştim, endişenin eteğine tutunmuş bu sesin yankısı nazarında.

"Feza son birkaç gündür hiç iyi değil, Yiğit. Tsunaminin ardından bir şeyler olmuş gibi ona." Zeynep'in endişeli kısık sesi kulağıma dolarken, hemen yanımda duran ve usul usul alnımın kıyısındaki, bakır telinden parçalar çalan saçlarımı okşayan parmaklar donukluk kazanmıştı.

"Ne demeye çalışıyorsun Zeynep? O iyi, sadece çok yorgun. İyice dinlenip, iyileşecek." Yiğit'in tüm kötü düşünceleri savuşturmak istermiş gibi çıkan sesi boğazımda bir yumru oluşmasına neden olurken, burnuma da bir sızının hain sinsiliği yayılmıştı.

İyi değildim be Yiğit'im. Hemde hiç iyi değildim. Gün geçtikçe daha da yitip gittiğimi, içten içe sona erdiğimi hissediyordum.

"Alev alıyor teni Yiğit! Emin misin sadece uyuduğundan?" Sesin yankısına eş şekilde tenime değen soğuk ve küçük parmaklar ağzımdan bir tıslama kaçmasına ve tüm tükenmişliğime rağmen o elden kaçınmaya yönelik bir çaba sarf etmeme neden olmuştu. Ama ne yazık ki, iniltili çıkan bir yankının ötesine dahi geçememiştim. Bedenimi hareket ettirip kaçınmak şöyle dursundu.

"Fezam'ın hiçbir şeyi yok Zeynep, abartma. Güneşin altında çok fazla kaldığımızdan dolayı böylesine sıcak teni." Yiğit'in bir şeyleri kendi içinde inkar ettiği ama bir o kadar da her şeyin farkındalığında olduğunu bildiğim sesi titrek çıkarken, saçlarımı okşayan parmaklar bu sefer de, hafifçe çatıldığını bildiğim kaşlarımın çizgisini okşamaya başlamıştı.

"Benim Fezam'ın hiçbir şeyi yok, sadece uyuyor." Fısıltı beraberinde çıkan kırık ses tonu boğazıma yerleşmiş yumrudaki tıkanıklık olurken, kendi kendini baskıladığını ve içten içe korkunun çukuruna düşmüş olduğunu bilecek kadar iyi tanıyordum, bu sevdiğim adamı.

"Aç gökyüzünü çölüme, Fezam." Yiğit'in kulağıma esinti olan sesi tenimi kaşındırırken, yutkunmaya çalışarak kaşlarımı biraz daha çatmıştım. Boğazımın kuruluğu dayanılır gibi değildi.

Siyah Gökkuşağı (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin