39. Bölüm

1.5K 110 681
                                    

Malum bölüme çok bi hoş geldiniss güzel kuşlarımm 😌💗💗

Umarım güzelce 🤤 okuyacağınız bir bölüm olurr 💞

Veee lütfen oy vermeyi ve kendinizi smuta kaptırıp yorum yapmayı unutmayınn 💋

Keyifli okumalar diliyorum 😌💓

Bazı bedenler vardı bir diğerine sarıldığı zaman olan ve biten her şeyin daha da anlam kazandığını haykıran. Bir yandan da, göz açıp kapatır gibi bir diğerine kavuşma arzusuyla kırpışırdı yürekler çarpıntısı göz kapakları. Kişinin gönlünün tam ortasında, belki de en gizinde kendinden yana hakimiyetler kurana olan düşkünlüğü olurdu bu sefer de, kişinin en uçtaki hisler anı. Ne acılar kovalardı artık canını, ne de hüzünler. Sadece sevda ayakkabılarını giymiş gönüller kası başlardı en ihtiraslı danslarını etmeye. Gitme kal diye diye tutunurlardı yüreğin harcına. İşte, böyle de güzel olurlardı, yine birlikteyken, iç içeyken.

"Hala daha karşımda olduğuna inanamıyorum, biliyor musun Gökyüzüm?" Eline aldığı traş köpüğünü kısaca çalkalaması ardından avucunun içerisine doğru sıkan bedenin dalmış bir halde fısıldadığı sözlerle birlikte ben de hala daha boynuna sarılı olan parmaklarımı usulca kaydırarak omuzlarına doğru ilgili bir tavırda yaslamıştım.

"Kalbim, gözlerinin seyrinde gümbür gümbür atmaya devam ederken, göz yumuşlarında kabuslarıma binen düğüm düğüm acılar yaşım, gözlerimdeki kuruluğa hakim oluyor sanki hala daha." Avucunun içerisini doldurduğu traş köpüğünü zarif bir el hareketiyle birlikte yanağıma süren ve kırılacak bir cam tanesiymişimcesine tenimi köpüklü parmaklarıyla okşayan adamın omuzlarından aşağıya doğru inen parmaklarımı, tam anlamıyla benim için çırpınan göğüs ağrısına yaslamıştım.

"Gözümü kararttığım her anda sanki yeniden seni karanlıklar kuşağında kaybedecekmişim gibi hissediyorum. Bu his öylesine yoğun ki, canım yanıyor. Seni öylesine çok seviyorum ki, canına değen rüzgar acaba acıtmış mıdır diye düşünerek, kendimi tüketiyorum. Ne olur Feza'm, ne olur gökkuşağıma bir daha siyahını bulama." Sarf ettiği gönlünden parça sözlerle birlikte avuç içi de yumuşakça yanağımdaki sakallarıma dayanırken, iç çekerek yüzümü iyice yüzüme tutunan tenine doğru yaslamıştım. Bir an sonrasında ise tenine karışmış köpüklere aldırmadan avucunun içerisini yumuşakça öperek kazağının üzerinden güzel kalbini okşamıştım.

"Yiğit..." Güçsüz bir nefesle sadece ismini anabilirken, dudaklarını uzatarak usul bir buseyle sözlerimi kesmiş ve sanki dur sen konuşma, vakit benim içimi dökme vaktim diyerek tutmuştu çıkmaya an kollayan sözlerimin başını. Öylesine yavaş, öylesine içli ve yoğun bir öpücükle dudaklarımı kavramıştı ki, benim dudaklarımdan kendi dudaklarına usulca karışan köpükler birer bulut parçasından süzülen sis misali silinip gitmişti.

"Yiğit'in kurban olur uğruna. Kederim ol, derdim ol, acım ve yaşım ol Feza'm. Ama yeter ki gözlerimi açtığım her anımda yeniden, her seferinde biraz daha tutkunlukla dalıp gittiğim gökyüzüm olmaya devam et." Dudaklarımızın temasında alt dudağımda dağılan köpük izini baş parmağıyla silen bedenin biraz daha bedenime doğru yanaşmasıyla birlikte bacaklarımı iyice aralayarak tenine daha çok sokulmuş, göğsündeki parmaklarımla kalbini usul usul sevmeye devam etmiştim. Her söylediği sözle beraber bakışlarımdaki parlak gökyüzüm yıldızlara özenirken, uğrunda kayacak olan her bir yıldızım, dalgın tutukluğumdu.

"Edeceğim." Her ne kadar susmalı ve söylemek istediği her sözü dinlemeliysem de, istemsizce sözlerini onaylamak adına andlar içerek göğsündeki bir elimi kaydırarak bu sefer ben de yüzünün sol yanını yumuşakça avuç içimle sararak sakallarını sevmeye başlamıştım. Aşktan yana mayınlar döşenmiş gönül tarlasına bile isteye, korkusuzca girmişken amber gözlerindeki parlaklığa kapılıp, ne ondan bir daha gitmeye niyetim vardı ne de onu benden koparacak yarınlara müsaadem.

Siyah Gökkuşağı (BxB)Where stories live. Discover now