21. Bölüm

7.7K 505 1.6K
                                    

Kuşlarımmm yok mu bir hoşbuldum :b Ve bu bölümü tüm kuşlarıma ithaf ediyorum =)

"Dalgaların akış yönüne bak, karaya doğru bir yönelimi var." Yiğit'in işaret ettiği açıklığa anlamaz bir şekilde bakmaya devam ediyordum. Şu an bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama benim pek anlayabildiğim söylenemezdi. "Anlamıyorum Yiğit, dalganın akış yönü bize ne anlatabilir ki?" Uzandığım dizinden başımı yukarı doğru çevirerek, gözlerinin uçsuz görünen okyanusa dalıp gidişini izledim.

"Güzelim. Bak şimdi, biz karadayız ve dalga bize doğru bir yönelimle birlikte seyralıyor. Eğer okyanusa açılırsak, bir ihtimal başka bir karaya sürüklenme ihtimalimiz olabilir. Ve o karada da bir insan topluluğu olabilir." Yiğit'in dediği şey kulağa mantıklı geliyordu ama ben bunu gerçekleştirecek kadar bir cesarete sahip değildim.

"Sevgilim," Yiğit'e seslenmemle okyanusun ufkunda gezinen gözleri direk gözlerime dönmüştü. "Çok güzel söylüyorsunda, sadece ikimiz yokuz ki bu plan içerisinde. Ada, Zeynep ve kızım var. Eğer sadece ikimiz olsaydık hiç düşünmeden seninle çıkardım bu yola. Ama şu an yapabileceğimiz bir şey yok. Çünkü bu yola çıkmamıza olanak sağlayacak cesaret bende yok." Üzgünce konuşurken bir yandan da, elime tutunmuş büyük ve sıcak elini yumuşakça okşuyordum.

"Ayrıca sen, az önceki tavrınla ve romantikliğinle bana akşamki durgunluğunu unutturacağını hiç sanma." Gözlerimi kısarak ay ışığı altında parıldayan amberlerine bakmaya başladım. Bir süre gözlerime bakmaya devam ettikten sonra yavaşça gülümsemişti. "Bu gülümseyişinde bi kaçış olduğunu biliyorum Yiğit, dökül bakalım." Haylazca kaşlarımı kaldırdığımda omuzlarını kaldırıp indirerek oflamıştı.

"Hiçbir şeyi de unutmuyorsun, gökyüzüm." İsyankar laflarına kıkırdamakla yetindim ve başımı dizlerine sürterek bir an önce cümleye girişmesine olanak sağlamaya çalıştım. "Öyle çok merak edilecek bir şey değil aslında. Arada insana gelirler ya hani, depresif falan olursun. Öyle bir ana düşmüştüm." Sözleriyle kaşlarımı kaldırıp gözlerimi kıstım ve yerimde doğruldum.

"Ne tür bir düşünce seni o kadar depresif olmaya itti peki?" Yumuşakça mırıldanarak kulağının arkasına parmaklarımı sürttüm. Bu onu ilk başta irkilten ardından ise, bedeninin rahatlayarak yumuşamasını sağlayan bir hareketti. Yiğit çok sinirli olduğu bir zamanda kulağıyla oynandığında, Ada kadar tatlı bir bebek kalıbına bürünüyordu.

Kulağına parmaklarımın değmesiyle ilk önce irkilip kaçınmaya çalışmış ardından ise gülümseyerek başını yana doğru yatırmış ve kulağıyla oynanan elime başını iyice yaslamıştı. "Bazen çok fena olduğunu düşünmeden edemiyorum güzelim. Benden çok, beni tanıyorsun." Kıstığı gözleri arasından yüzüme bakarken mırıldanmıştı. Sözlerine sadece gülümsemekle yetindim ve yaklaşarak başımı omzuna yasladım. "Sende konuları kaynatmak için elinden geleni ardına koymuyorsun Yiğit Bey." İmalı sesimle derin bir nefes vermiş ve sırtıma ve belime elini atarak sıkıca sarılmıştı. Şu an fazlasıyla huzurluydum. Umarım hiç kaybolmazdı bu huzur aramızdan.

"Burada kaldığımız süreyi kafadan bir tarihe uydurmaya çalışıyoruz." Başımı sallayarak onu onayladım. Tahminimize bakarsak yedi ay olmuş olmalıydı. "Bu duruma baktığımızda aklıma düşürmeden edemiyorum." Kaşlarımı kaldırarak yüzüne odaklandım ve çıkacak kelimelerin yolunu açmaya çalıştım.

"Ne düşünüyorsun hayatım?" Elimi eline atarak okşamaya başladığımda yutkunmuş ve başını sallamıştı. Yiğit bu kadar duyguyu aynı anda yaşayıp ne diyeceğini bilemez bir kalıba girmezdi. Konuyu daha da merak ettim. "Bu zamanlar bana ailemi hatırlatıyor Fezam. Gerçek anne babamı." Kafamı salladığım anda dahi çıkacak yeni kelimenin gözcüsüydüm.

Siyah Gökkuşağı (BxB)Where stories live. Discover now