54.Bölüm-20 Yıl Sonra-

Magsimula sa umpisa
                                    

Hep birlikte arabadan inip bagajdaki valizi aldıktan sonra istasyona girdik ve bavul için bir araba alıp perona ilerlemeye başladık. Scorpius bizi beklemeden duvardan geçtiğinde bende tam arkasından gidiyordum ki Herm kolumdan tutarak buna izin vermedi. "Scorpius birinden hoşlanıyor, değil mi?" dediğinde muzipçe gülümsüyordum. "Kesinlikle birinden hoşlanıyor. Bende her saniye saçımı düzeltirdim. Belki koridorda seninle karşılaşırım diye." dediğimde Hermione kızarmaya başlamıştı. Ben ise pot kırdığımı anlayıp susmuştum. Yanağımdan öpüp "Çok tatlısın." dediğinde gülümsemeden duramadım. Elimi tutup "Hadi artık gidelim." dediğinde onu başımla onayladım ve birlikte duvara doğru koşup diğer tarafa geçtik. 

Ron'un Ağızından

Merdivenlerden aşağıya inerken üzgündüm. Okul zamanlarını hiç sevmiyordum çünkü hem karım hem de kızım okula gidiyordu ve ben koca evde tek başıma kalıyordum. Pansy üzerindeki koyu yeşil cüppesini düzeltirken bana döndü ve anında yüzü düştü. "Yapma böyle Ron. Her dönem aynı şey." dediğinde ofladım. "İkinizde gidiyorsunuz. Ne yapmamı bekliyorsun?" dediğimde yanıma gelip elimi tuttu. "Yalnız olmayacaksın, sende annenlerin yanına gidiyorsun." "Konu yalnız kalıp kalmamak değil. Konu sensiz kalmak." dediğimde gülümseyerek bana bakıyordu. Uzanıp beni öptüğünde ona sarılıp öpüşüne karşılık verdim. Benden ayrıldığında yanağıma bir öpücük kondurup gülümsedi. "Aklıma bir fikir geldi. Neden hafta sonları Hogsmead'e gelmiyorsun? Böylece birlikte vakit geçirebiliriz." dediğinde bu fikri beğenmiştim. "Çök zeki bir kadınla evliyim." dediğimde gülümseyip "Evet öylesin." dedi ve birlikte gülmeye başladık. 

"Anne? Baba? Neye gülüyorsunuz?" Rose yanımıza gelmiş merakla bize bakarken onu Pansy yanıtladı

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

"Anne? Baba? Neye gülüyorsunuz?" Rose yanımıza gelmiş merakla bize bakarken onu Pansy yanıtladı. "Baban biz yokken evde çok yalnız kaldığı için hafta sonları Hogsmead'de kalacak. Buna seviniyorduk." dediğinde Rose gülümseyip "Buna sevindim ama artık gidebilir miyiz?" dediğinde onu başımla onayladım ve kızımın bavulunu alıp evden çıktık. Bakanlıktan istediğim arabanın bagajına bavulu yerleştirdiğimde kızlar çoktan arabaya binmişlerdi. Bende arabadaki yerimi aldığımda Kings Cross'a doğru ilerlemeye başlamıştık. 

Kings Cross'a vardığımızda bagajdaki bavulu aldım ve şoföre teşekkür edip istasyona girdim. Pansy'nin getirdiği arabaya bavulu yerleştirdim ve arabayı Rose'a verdim. Rose önden ilerlerken ben Pansy'nin elini tutmuştum ve onun arkasından ilerliyorduk. Sonunda dokuz ile onuncu peronun arasına vardığımızda Rose hızla koşup duvardan geçti, arkasından da biz. O bavulunu trene yerleştirirken ben ve Pansy'de ilerideki Draco ve Hermione'nin yanına varmıştık. 

Neville'ın Ağızından

"Pandora! Hadi tatlım, geç kalacağız!" "Geliyorum baba! Bir dakika!" Luna bana dönüp "Acele etme tatlım. Daha bir saat var." dediğinde ona dönüp gülümsedim. "Biliyorum tatlım ama heyecanlıyım. Bu okuldaki ilk senem. Yani profesör olarak." dediğimde gülümsedi ve beni öptü. "Her şey yolunda gidecek Profesör Longbottom." dediğinde ofladım. "Bana profesör demelerine alışamayacağım sanırım." dediğimde güldü. "Zamanla alışırsın tatlım." dedi ve lacivert cüppesini giyip boy aynasında üzerini düzeltti. "Bu arada okulda sakın Pandora'yı kayırma tamam mı?" dediğinde tek kaşımı kaldırmış ona bakıyordum. "Bu da nereden çıktı?" diye sorduğumda oflayıp bana döndü. "Pandora ile konuştum ve bana babası profesör diye kayrılmak istemediğini söyledi. Dışlanmaktan korkuyor Neville. Bende seni uyarmak istedim." dediğinde onu başımla onayladım. "Asla kayırmam, merak etme." dediğimde gülümsedi ve yanıma gelip gömleğimin yakasını düzeltti. 

Pandora sarı saçları sallana sallana merdivenlerden inerken gülümsemeden edemedim

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Pandora sarı saçları sallana sallana merdivenlerden inerken gülümsemeden edemedim. Annesi gibi muhteşem bir güzelliğe sahipti. "Ben hazırım baba." dediğinde uzanıp bavulunu aldım. "Hadi gidelim o zaman." dedim ve evden çıkıp kaldırımda bizi bekleyen taksiye ilerledim. Bavulu bagaja yerleştirip arka koltuktaki eşimin yanına geçtiğimde şoför ilerlemeye başlamıştı. Az da olsa bir trafik vardı ama fazla gecikmeden Kings Cross'a varmıştık. Taksiciye parasını ödeyip bavulu bagajdan aldım ve istasyona girdim. Zor da olsa bir araba buldum ve bavulu ona yerleştirip ilerlemeye başladım. Luna ise Pandora ile arkamdan geliyordu. Dokuz ve onuncu peronun arasına gelince arabayı kızıma verdim ve duvarın içinde kayboluşunu izledim. Ardından karımın elini tutup duvara doğru koştum. 

Perona girdiğimizde Pandora'nın bavulunu trene yerleştirdiğini gördüm. Tam ona yardıma gidecekken Luna kolumdan tutmuştu. Gözlerimin içine bakarken ne demek istediğini anlamıştım. Ona gülümsedim ve ileride birbirleriyle sohbet eden arkadaşlarımın yanına ilerledim. Bizi ilk fark eden Ginny olmuştu. Koşup Luna'nın boynuna atladığında bende diğerleriyle merhabalaştım. Pansy bana gülümseyip "Öğretmen kadrosuna katılmana sevindim Neville." dediğinde ofladım. Diğerleri şaşkınca bana bakarken benim yerime Luna konuştu. "Biraz gergin." dediğinde Pansy gelip elini omuzuma koydu. "İlk başta bende gerilmiştim. Sürekli profesör diyerek peşinden koşan bir sürü çocuk. Ama sonra alıştım ve hatta tatillerde öğrencilerimi özlemeye başladım. Yani gerilecek bir şey yok. Aksine çok güzel bir şey." dediğinde biraz rahatlamıştım. Şu anda beni en iyi anlayacak kişi Pansy'di ve o sorun olmadığını söylüyorsa sorun yoktu. 

Trenin düdüğü öttüğünde hepimiz çocuklarımızı aramaya başlamıştık

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Trenin düdüğü öttüğünde hepimiz çocuklarımızı aramaya başlamıştık. Rose, Albus, James, Scorpius ve Lily ebeveynlerinin yanına gelip vedalaşırken Luna ve benim gözüm Pandora'yı arıyordu. Sonunda kızımın sarı saçlarını gördüğümde ona doğru koşup sıkıca sarıldım. "Okulda görüşürüz baba." dediğinde gülümsedim. "Okulda görüşürüz tatlım." dediğimde benden ayrılıp annesi ile de vedalaştıktan sonra trene bindi. Pansy Ron'dan ayrıldıktan sonra bana döndü. "Gitme vakti Neville!" diye seslendiğinde "Geliyorum!" dedim ve Luna'ya döndüm. "Tatilde görüşürüz." dediğimde gülümsedi. "Kendini germe ve bana mektup yazmayı unutma." dedi ve küçük bir öpücük verdi. Ona gülümseyip son kez sarıldım ve Pansy'nin yanına, öğretmenler kompartımanına bindim. Ve Hogwarst treninin düdüğü bir kez daha çalıp perondan ayrıldı. 

*Merhaba canım okuyucularım. 

Lütfen vurmayın yada küfür etmeyin. Bölümün geç gelmesinin nedeni finallerimin olmasıydı. Ve şimdilik eski düzenime geri dönemeyeceğimi üzülerek söylemeliyim. Daha bütünleme sınavlarım var. Umarım beni anlayışla karşılarsınız.

Bunun dışında bölümü nasıl buldunuz? Umarım beğenmişsinizdir. 

Bundan sonra çocukların ağızından yazacağım. Tabii arada büyüklerde olacak. Umarım kitabı uzat diyenleri pişman etmem. 

Şunu söylemeliyim ki hepinizi çok özledim. Önceki bölümlerin yorumlarını okuyorum sıkıldıkça, halimi siz düşünün. Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum ve hepinizi öpüyorum. 

Ve son olarak attığım videoyu izlemenizi tavsiye ediyorum. Ölüm Yadigarları galasında Rowling'in konuşması. 

Gelecek bölümde görüşürüz. 

Keyifli okumalar.*


Hogwarts Aşıkları (Dramione Ransy Hinny Nuna)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon