Wattpad'de ki bütün Dramione'leri okudun ama başka bulamadın mı?
Maalesef bende bulamadım. Bende kendi hikayemi yazmaya karar verdim.
Wattpad' de ki en iyi Dramione'leri okudum ve hepsi bana ilham verdi.
Umarım benim hikayem de size ilham verir.
...
Kings Cross'a girdiğimizde bavullar için birer araba bulduk ve peronların arasında ilerlemeye başladık. Dokuz ile onuncu peronun arasındaki duvarın önüne gelince James "İlk ben!" diye bağırdı ve koşup duvarın içinden geçti. Ardından Albus, Lily ve son olarak Ginny ile ben geçtik. James quidditch takımından arkadaşlarının yanına gitmişti. Albus ise çoktan Scorpius ve Rose'un yanına gitmişti bile. Lily ise trene ilerleyip bavulunu yerleştirdi ve bizim yanımıza geldi. İşte benim akıllı kızım. Lily ve Ginny'nin elini tuttum ve eski dostlarımın yanına ilerlemeye başladım.
Draco'nun Ağızından
"Draco! Hala hazır değil misin?" "Geliyorum Herm!" Aynanın karşısında saçlarımı son kez düzeltip banyodan çıktım ve kapıda beni bekleyen sevgilimin yanına indim. Ben onu yanağından öperken o hiç bir tepki vermemişti. "Her gün aynı şey Draco. Bir erkek bu kadar süslü olamaz." derken gülümsüyordum. O ise eliyle yukarıyı gösterip konuşmasına devam etti. "Bari oğlunu kendine benzetmeseydin." dedi ve merdivenlere doğru bağırmaya başladı. "Scorpius! Biraz acele et!" O bağırırken ben gülüyordum. "İki Malfoy'la uğraşmak seni yoruyor mu sevgilim?" dediğimde sert duruşundan ödün vermeden gülümsedi. "Merak etme tatlım, ben ikinize de yeterim. Ayrıca bende bir Malfoy'um." dediğinde ellerimi teslim olmuşçasına havaya kaldırıp geriye çekildim. O ise muhteşem gülümsemesiyle bana bakıyordu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Scorpius elinde bavulu merdivenlerden inerken bir yandan da saçlarını düzeltiyordu. Herm oflayınca kahkahamı durduramadım. O öfkeli bakışlarını bana çevirdiğinde ben oğluma döndüm. "Hazır mısın Scorp?" "Hazırım baba." dedi ve bavulunu dışarıdaki arabanın bagajına koydu. Ardından Herm'in yanına gidip saçlarını gösterdi. "Saçlarım böyle iyi mi anne?" dediğinde Herm onun yüzünü avuçlarının içine alıp alnından öptü. "Çok iyi görünüyorsun oğlum. Çok yakışıklı olmuşsun." dediğinde muzipçe sırıtıp "Babası gibi." dedim. İkisi bana dönüp aynı anda gözlerini devirdiğinde ürkmüştüm. Scorpius ne kadar bana benzese de karakteristik özelliklerinin hepsini annesinden almıştı ve bu beni ürkütüyordu. Herm konuyu dağıtıp "Hadi herkes arabaya." dedi ve birlikte evden çıkıp arabaya bindik. O şoför koltuğundaki yerini aldığında ben yanına, Scorpius ise arka koltuğa oturmuştu. Sonunda Kings Cross'a gitmeye hazırdık.
Araba ana yola çıktığında Herm'in omuzlarını esnettiğini gördüm. Ne zaman bir soru soracaksa omuzlarını esnetirdi. Bir kaç saniye sonra ise soru gelmişti. "Scorpius? Bu süslenmenin bir nedeni var mı?" "Nasıl bir nedeni?" Soruya soruyla karşılık vermek. Kesin bir nedeni vardı ve bunu Herm'de anlamıştı. İmalı bir ses tonuyla "Yani özel birine mi süsleniyorsun?" Scorpius annesinden aldığı soğuk kanlılığını kullanarak "Hayır, özel birine süslenmiyorum." demişti. Herm caddeden sola dönerek sokağa park ederken inanmadığını belli eden ses tonuyla "Tamam o zaman. Sadece merak etmiştim." dedi ve kontağı kapatıp arabadan indi. Dikiz aynasından Scorpius'a baktığımda kolunun tersiyle alnını sildiğini gördüm ve gülümsemeden edemedim.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
