Bölüm 39

1.8K 175 92
                                    

"Söyleyin bakalım," Melanie elinde tuttuğu iki bira şişesiyle Pubquila'nın kırmızı koltuklarının üstüne basarak Calum'un yanına oturdu. Biraların birini Calum'a uzattı, diğerini de kendi dudaklarına götürüp büyük bir yudum aldı. "Yılbaşı ve aynı zamanda da Rory'nin doğum günü yaklaşıyor. Planımız nedir? Mutlaka bir kutlamamız olacak, değil mi?"

Yanımda oturan Luke'un Melanie'nin söylediklerini duyduktan sonra şaşkınlıkla bakışlarını üzerime çevirdiğini gördüm. İç sesimi kullanarak Melanie'ye milyonlarca bunu öylece söyleme gafletinde bulunduğu için defa lanetler okurken, diğer yandan da rahatsız olmuş bir şekilde oturduğum yerde kıpırdanmamaya çalışıyordum.

Melanie, ona öyle kızgın kızgın baktığımı görüyor olmasına rağmen nedenini anlamadığı için "Ne?" dedi bana bakarak. "Ne oldu, anlamadım--"

Luke'un yanında oturan Ashton, başını hafifçe öne doğru uzatıp gözlerini benimle buluşturdu. "Senin doğum günün yılbaşına mı denk geliyor?" diye sordu.

Kapüşonlu ceketimin yenleriyle oynarken onları avuç içlerime kadar sündürmüştüm. Parmaklarım ceketimin kumaşına eziyet çektirmek istercesine onları çekiştirip dururken Luke'un alıngan bakışlarından kendimi sakınmaya çalışmak çok zordu. Oturduğumuz koltuğun arkasından kolunu omzuma atmıştı. Avuç içi sol kolumda gezinmeyi bıraktı.

"Doğum gününün yaklaştığını bilmiyordum," dedi Luke alıngan bir ses tonuyla. Bakışlarımı onun yüzüne kaldırdığımda bu tek cümleyle kalmayıp, çok daha fazlasını söyleyeceğini düşünmüştüm ama bunun yerine bana sadece kırılmış bir şekilde bakmayı tercih ettiğini sessizliğinden anlayabiliyordum.

"Aslında kimseye söylemedim. Tüm yılbaşı kutlamalarımızda ailemle birlikte olurum, bazen Melanie de bize katılır ve doğum günüm adına pasta kesmek dışında bir şey yapmayız. Özel bir şeyler olmaz yani."

"Özel bir şeyler olmaz mı?" Luke'un saçlarıyla aynı renkte olan kaşları saç diplerine doğru havalandı. "Doğum gününün özel olmadığını sana düşündüren ne?"

Bir şey söyleyemeden öylece Luke'un gözlerine baktım. Oturduğumuz masaya büyük, rahatsızlık verici ve utançla dolu bir sessizlik havası çökmeye başlamıştı çoktan. Ashton bana bakmak yerine arkasına yeniden yaslanıp telefonunu karıştırmaya geri dönmüştü. Melanie ve Calum da, Luke'la aramda olanları sessizliğe uyum sağlayarak dinlemeyi, yorum yapmamayı tercih etmişlerdi.

Luke gözlerini benden kaçırıp kızgın bir şekilde mekanın içinde dolaştırmaya başladı. Kolunu omzumun üzerinden çekerek bu kızgınlığını anlamamı pekiştirmeye yardımcı olacak bir hamlede daha bulunmuş oldu. Neden birden bire bu kadar öfkelendiğini anlamadığım için Calum ve Melanie'den daha şaşkın bir şekilde onu izledim. Dakikalarca bakışları yeniden benim gözlerimi bulsun diye bekledim ama sanki yanında yokmuşum gibi öylece oturmayı tercih ettiğini fark ettiğimde, ben de gözlerimi pencereden dışarıya çevirdim. Sıkıntılı bir şekilde dışarıya verdiğim nefes herkesin birazcık daha gergin hissetmesine neden oldu.

Bana bunun için kızmasını istemiyordum. Tamam... doğum günümün ne zaman olduğunu ya da yaklaştığını ona söylemediğim için kızmasını anlıyordum. Ama hiçbir zaman konusu açılmamıştı ve bu benim günler öncesinden bile heyecanlanıp beklediğim bir şey değildi. Yılbaşında genelde herkes ailesiyle birlikte olur ve bu bizim için de öyleydi. Büyükannemler Ithaca'ya gelmeyecekleri zaman biz Scarsdale'a giderdik, biz gitmiyorsak da onlar buraya gelirlerdi. Zaten hepimizin bir arada oluşu bana yeterli geldiği için bir tane pasta kesip, usüllere uygun davranmaya çalışarak birkaç mum üfleyip geçiştiriyordum. Kimsenin sandığı kadar bunun için heyecanlı değildim.

Terrible Love || hemmingsTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang