Bölüm 38

2K 176 78
                                    

Büyükannem, Luke'un tabağına biraz daha domates sosu ilave ederken oldukça neşeli görünüyordu. Aslında belli etmemeye çalışsa da, onun erkek arkadaşımla nihayet tanıştığı gün geldiği için çok heyecanlı olduğunu biliyordum. Cuma günü okuldan çıkıp eve gelir gelmez, üzerimi değiştirmeme bile müsaade etmeden beni de alıp markete götürmüştü. Akşamki yemek daveti için gerekli mutfak alışverişini yapmamız gerekiyordu. Üstelik liste oldukça uzundu.

Tüm o et ve sebze yemeklerini, çorbayı, hamur işi tatlıları ve sosları nasıl bitirdiğimizi anlamamıştım. Liste gözümün önüne her geldiğinde satın aldığımız malzemelerle ortaya çıkaracağımız yemekleri düşündükçe çıldırmak istiyordum. Elbette özenli olmak istemesi çok şirin bir davranıştı ama sanki senatörü evimizde ağırlayacakmışız gibi bir hava oluşmuştu evin içinde.

En nihayetinde dört kadının elleri mutfağa girince, hem yemekler hem de tatlı bir çırpıda hazırlanmış oldu. Chloe'nin mızmızlanıp hiçbir şeye yardım etmeyeceğini düşünmüştüm ama sesini çıkartmamıştı bile. Hatta tatlıyı yaparken yanıma gelip bana sessizce yardım ederek, olayı hızlandırmıştı.

Chloe'den böylesine kibar bir davranış beklemediğim için oldukça şaşırmıştım. Yani... haftalardır konuşmuyorduk ve ikimizin de bu evin sınırlarını daha yaşanılabilir kılmakta bulmuş olduğu tek çare yokmuşuz gibi davranmak olmuştu. İşe de yarıyordu aslına bakarsanız. Chloe yokmuş gibi davranmak ve Chloe için de ben yokmuşum gibi hareket etmek, birlikte yaşayışımızı kolaylaştırıyordu. Okulda zaten birbirimizi bir ya da iki defa ancak görebiliyorduk.

Yine de, şaşkınlığımı belli etmeden bana verilen işi yapmaya devam etmiştim. Haftalardır yaptığım gibi yaptım. Chloe orada yokmuş ve benim tatlıyı yetiştirmeme yardım etmiyormuş gibi. Bunu gerçekten önemseyip önemsemediğini bile bilmiyordum. Bir çıkar mı gözetiyordu diye düşünmek benim açımdan hoş değildi, bu yüzden görmezden geldim.

"Bizimle yemek yemeyi kabul ettiğin için çok mutlu oldum, Luke," dedi büyükannem. Elindeki geniş sos tabağını masanın ucundaki yerine geri bırakırken, kendi sandalyesine oturdu. Mutlu ve içten bir şekilde gülümsüyordu.

Luke'a büyükannem ve büyükbabamdan milyonlarca kez söz ettiğimden emindim. Telefonumda üçümüzün çekildiği fotoğrafları da göstermiştim. Onlara yabancı değildi, şey... bazı açılardan. Onların ne kadar tatlı, samimi ve güzel insanlar olduklarını biliyordu.

Ve tüm bunları önceden biliyor olmasına rağmen gözleri şaşkınlıkla etrafta dolaşıyordu. Bu halinin fotoğrafını çekmek istiyordum. O kadar sevimli görünüyordu ki.

Babam hemen yanımdaki sandalyede, masanın en ucunda oturuyordu. Hemen sol tarafında Luke ve Luke'un yanında da büyükbabam vardı. Büyükbabamın karşısında büyükannem oturuyordu. Ben, büyükannem ile Chloe'nin ortasında oturuyordum ve annem de tam olarak babamın karşısındaydı.

Normalde aile büyükleri uçlara oturur gibi söylemleri önemsemezdik, bu arada. Herkes nasıl oturmak istiyorsa öyle otururdu. Ama bu akşam Luke'un büyükbabamla babamın arasında oturmasının bir sebebi olduğunu düşünmeden edemiyordum.

"Elbette... asıl ben teşekkür ederim," dedi Luke. "Beni davet ettiğiniz için çok mutlu oldum."

Siyah, kapüşonlu sportif görünümlü elbisemin içinde eriyormuş gibi hissediyordum. Elimdeki çatal ve bıçağı tutmak zorunda olduğumu tamamen unutmuş gibiydim. Gözlerim, aileme kolaylıkla uyum sağlayan Luke'un üzerinde hayranlıkla dolaşırken masanın altından babamın pek de nazik olmayan bir tavırla ayağımı dürtüp, samimiyetten yoksun, bol kıskançlıkla yıkanmış bakışlarını gördüm.

Terrible Love || hemmingsWhere stories live. Discover now