❄28.BÖLÜM~LAVİNİA🔥

Zacznij od początku
                                    

Kendimi şeytanla oynadığım bir kumar masasındaymışım gibi hissettim. Her şekilde yenilen taraftaydım. Elimi, elektirik çarpmış gibi Ateş'in kolundan çekerek istemsizce bir iki adım geri gittim.

"Şa-şaka mı bu?" derken aslında tüm her şeyin farkındaydım. Sadece kabullenmek istemiyor, böyle bir şeyin olanağına ihtimal vermiyordum. Babam karşımdaydı ve bana resmen onun Girdap'ın Lideri olduğunu söylüyorlardı.

"Hiçbir şey şaka değil Orman," babamın konuşmasıyla bir an ağlayacak gibi oldum. "Ve eğer benimle gelirsen sana her şeyi tüm gerçekliğiyle anlatırım." Ağzım açık bir şekilde onu dinledim. Aklımı kaçırmak üzereydim, tüm bu olanlar saçmalıktı!

Titreyen ellerimi başıma atıp saçlarımı çektim tutunacak bir yer ararcasına. Gözlerim yaşlanmıştı. Babam bir adım üzerime geldiğinde aynı şekilde Ateş onun önüne geçerek bana yaklaşmasına engel oldu. "Haddini aşma Uras." dedi kısık sesle, benim tanıdığım o insandan oldukça uzaktı. Şu an ona, onu öldürecekmiş gibi bakıyordu. Zaten birilerini çoktan öldürmemiş miydi?

Babamın bakışları Ateş'e kaydığında yüzünde ki o gülümseme tekrar filizlendi. "Bu genç adam beni çok uğraştırdı," diye konuştu. "O olmasaydı seni çoktan yanıma almıştım. Ama gel gör ki ağır bedeller ödemek uğruna buna engel oldu."

"Sen onu tehdit mi ediyorsun?" Bu sefer konuşan kişi Esat'ı. Babamın bakışları Peder'in hemen yanında duran Esat'a kaydı. "Hayır," dedi sakin bir sesle. "Sadece kuralları hatırlatıyorum."

Gerçekten korkmaya başlamıştım. Aralarında belirledikleri bu kuralların ne kadar önemli olduğunu ve eğer ihlali olursa bedelini ödeteceklerini biliyordum. Kısa bir an Ateş'e baktım. Ne olursa olsun ona zarar gelmesine izin veremezdim.

Babam tekrar bana baktığında ağır ağır yutkunarak ellerimi saçlarımdan indirdim. Kendime gelmeliydim. Kumar oynadığım kişi şeytan olabilirdi ama bende hiçbir şey bilmiyor değildim.

"Benimle gel Orman." dedi tekrar. "Sana anlatmam gereken o kadar çok şey var ki, yıllardır bu anı bekliyordum." Akacak olan göz yaşlarımın önünü kestim ve üzerine doğru bir kaç adım attım. Aynı anda annem canlandı gözümün önünde.

Söyleyecek o kadar şeyim vardı ki, kelimeler dilimin ucuna birikmiş bulunduğu yeri kanatıyordu. Ama hepsini yok sayıp tek bir cümle kurdum: "Ben senin hiçbir şeyin değilim." İfadesiz çıkan sesim benide şaşırtmıştı, duraksamadan başımı iki yana salladım. "Ve anlatacakların zerre umrumda değil." Herkes pür dikkat burayı izliyor ve dinliyordu. Şimdi söyleyeceğim şey beni ne şekilde etkilerdi bilmiyordum ama pişman olmayacaktım. "Ben Uçurum'dan biriyim," dedim tereddütsüzce. "Senin kim olduğunla ilgilenmiyorum, ben buraya aidim."

Babamın geldiğinden beri rahat olan tavrı yavaş yavaş kasılmaya başlamıştı. "Seni bırakmam," dedi katı bir sesle. "Gelmezsen Orman benimle, çok pişman olacaksın."

Cevap vermeme kalmadan "Bu kadar yeter Uras!" diyerek araya girdi Peder. "Orman bizden biri ve eğer biraz daha tehdit mahiyetli cümleler kurmaya devam edersen asıl pişman olan kişi sen olacaksın."

Babamın ifadesi sertleşirken bakışlarını Peder'e çevirdi. "Bunun ne demek olduğunu biliyorsun, değil mi?" Sesi ürkütücü bir hal almıştı. "Kızımı bana vermezseniz oyun başlar ve ben asla durmam."

Sertçe yutkundum. Korkuyordum çünkü ne demek istediğini tam olarak anlayamıyordum. Ama iyi şeyler olmadığı kesindi, onlar oynarsa ölümüne oynarlardı.

"Sana onu vermiyor değiliz," diye cevap verdi Peder. "Kendisi istemiyor ama sen zorlamaya devam edersen oynadığın oyuna karşılık vermekten çekinmeyiz."

Y A N G I NOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz