❄12.BÖLÜM~GEÇMİŞİN İZLERİ🔥

30K 1.3K 364
                                    

#Alec Benjamin- Let me Down Slowly

#Ruelle- Hero

"Geçmiş geçmiştir; ama gelecek bizimdir." -F. W. Robertson

12. BÖLÜM: GEÇMİŞİN İZLERİ

Yalnızlık bazen çekilmez olabiliyordu. Özelliklede böyle zamanlarda: Düşüncelerin zihnini yiyip bitirdiği anlarda; sol yanın boş kaldığında; başın, yaslayacak bir omuz bulamadığında veya en basiti; içindekileri paylaşacak biri olmadığında.

Yalnızlığı bir durumdan çok bir hissiyatla bağdaştırırdım ben. Çünkü şuan yanımda neden birinin olup olmadığını sorgulamıyordum. Sadece içimde ki duygudan nasıl kurtulabilirim, onu düşünüyordum.

Nasıl mı hissediyorum?

Yalnız.

Yalnız hissediyorum.

Bacaklarıma sardığım kollarımı biraz daha sıkılaştırırken iyice küçücük kalmıştım. Yatağa sırtımı vermiş yerde oturuyordum ve öylece açık cam yüzünden inip kalkan eski perdeyi izliyordum.

Karanlık beni sarıp sarmalamıştı. Tek ışık sokak lamabasının içeri sızdırabildiği kadardı. Fakat o kadar azdı ki bu ışık, hiç bir şey görünür değildi.

İç çektiğim sırada avcumda buruşturduğum kağıdın varlığını hissetim. Parmaklarımı yavaşça serbest bıraktığım da kağıdın elimdeki terden dolayı hafif nemlendiğini gördüm. Aldırmayarak kağıdı açtım ve tekrar okudum. Her ne kadar mürekkep dağılmış olsada harfler sanki gücünü kanıtlamak istermiş gibi okunur bir haldeydi.

Neye dayanarak böyle bir şey yazmıştı, bilmiyordum ama içimden haykırırcasına haklı olmamasını umuyordum. Uçurum, sandığımdan çok daha fazlasıydı, bunu anlamıştım. Eğer ki Ateş'in dediği gibi oraya aitsem, bu onlardan biriyim demekti. Ve hissediyordum, ordaki herkesi güçlü yapan şey geçmişleriydi. Bir şeyler yaşamışlardı ve bir şekilde yolları Uçurum'a düşmüştü.

Peki ya benim geçmişimi Uçurum kaldırabilir miydi?

Kim bilir, belkide tek başıma üstesinden gelemediğim geçmişimi Uçurum alt edebilirdi. Ama bu riski göze alamazdım. Yıllarca sıkışıp kaldığım arafta gözlerimi yummuştun hep bir şeyleri görmemek için, yok saymak için. Ama bu sefer bazı şeyler farklıydı.

Ateş'i, Uçurum'a ait kılan şey neydi acaba? Sahip olduğu geçmiş mi, yada sahip olacağı gelecek mi? Bunun cevabını alabilmeyi isterdim.

Belkide alabilirdim.

Elimdeki kağıt ile birlikte saatlerce oturduğum yerden kalktım. Kemiklerimin bazıları ses çıkartırken tüm kaslarım isyanlar içindeydi. Her yerim tutulmuştu. Ağır adımlarla ilerledim ve kağıdı komidinimin üzerine bırakıp içeri yöneldim.

Hole çıkar çıkmaz mutfak tezgahına ilerledim ve soğumuş kahveme bir bakış atarak telefonumu kavradım. Doğruca pencerenin önünde ki koltuğa yerleşirken ekran kilidini açtım ve direk mesaj kutusuna girdim.

İlk ve tek gelen mesajın üzerine tıkladığım da kendime göz devirdim çünkü 'A.Ç.E' yazıyordu kayıt yerinde. Hangi kafayla Ateş Çağır Ertan'ı kısaltıp onu öyle kaydetmiştim bilmiyordum. İki baş parmağımda klavyenin üzerinde duraksarken ne yazabilirim diye düşündüm. Aslında düşündüm de neden böyle bir saçmalık yapıyordum?

Merak ettiğim şeyler vardı ama. O kafası estiğinde evime girip benim aklımı allak bullak edebiliyorsa benim de ona soru sorma hakkım vardı. Yaptığım şeyin memnuniyetsizliğiyle kafamı iki yana salladım ve aklımda ki ilk soruyu sordum.

Y A N G I NHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin