BÖLÜM 2: TEHLİKELİ YETENEK,TEHLİKELİ SORUMLULUK

370 27 6
                                    

BÖLÜM 2: TEHLİKELİ YETENEK,TEHLİKELİ SORUMLULUK

Evden çıktığımda hava yeni aydınlanmıştı dışarıda hala kimsecikler yoktu. Bütün gece yalnızca 3-4 saat uyuyabildim. Endişeli bir bekleyiş içindeydim çünkü. Amcamlar gibi beni de götürecekler diye korkudan camdan bile bakmadım. Ama . gece olaysız geçmişti. Korktuğum başıma gelmedi. İşlerin benim boyumu aşacak boyutta olduğunu düşünüyordum.

Köy merkezine giderken önüme gelen her eve baktım, hiçbirinde de kapıyı açan olmadı. Bazılarından ses bile gelmedi. İçeriden ses gelenler de muhtemelen dün sabah saatlerinde meydana asılmış olan yasağın korkusundan evlerinden çıkmıyorlardı. Köyün çıkış sınırına dek yürüdüm, burada en yakın arkadaşım Karen’ın evi vardı. Karen ile aynı yaştaydık, çocukluğumuzdan beri tanışırdık. Çok iyi bir arkadaştı, benim için önemi büyüktü. Kızıl saçları ve iri yeşil gözleriyle dikkatleri üstüne toplardı. Oldukça güçlü bir kızdı da. Ama bu onun pek umurunda değildi sanki. Sahip olduklarını gösteriş için kullanmazdı. Karen’ın sahip oldukları sadece gösterişli bir görünümden de ibaret de değildi. Onunda benim gibi özel güçleri vardı.

Ayrıca bu özel güç tam olarak ne anlama geliyor bilmiyorduk. Bir ara köyün bilgini, bize bunların psişik yetenekler olduğundan bahsetmişti. Zaten bu durum yeni sayılır. Yaklaşık iki yıl önce, tamamen kazara keşfettik bunu. Daha sonra bu gücü düşünce ile kontrol edebileceğimizi fark ettik. Başta sadece düşünce gücümüz doğrultusunda lambaları patlatmak, kapıları açıp kapatmak, camları kırmak gibi basit işleri öğrendik. Daha sonra bunu ilerlettik ve cisimleri, havada, suda ve zeminde istediğimiz gibi kontrol eder olduk. Bu iş gerçekten zevkliydi. İki yıldır bu yeteneklerimizi kullanmamız hiçbir sorun yaratmazken şimdilerde bu kadar büyük bir problem haline gelmesi nedendi ? Üstelik cezası ölümdü. Yasaktan haberdar olduğumdan beri bir kere bile yeteneğimi kullanmadım. Aksi takdirde bu çılgınlık olurdu. Düşüncelerimin yarattığı sıkıntıyla Karen’ın evinin önüne geldim. Buraya ne ara geldiğimden haberim yoktu. Uykusuzluğun üzerimde böyle bir etki bırakması kaçınılmazdı. Küredekilerin de böyle güçleri var mıydı acaba? Yoksa daha farklı yeteneklere mi sahiptiler, bilmiyorum. Karen’ın evinin basamaklarından çıkıp eski kapıya ulaştım. Zili çaldıktan sonra beklemeye başladım. Karen’ın annesi uzun zaman önce ölmüş babası ise Megalapolis’te iş bulabilmek için buralardan gitmişti. Tek başına yaşadığı için ona imrenmiyor değildim. Yeterince beklediğime karar verip arkamı döndüm. O sırada Karen’ın yüksek radyasyondan değişim geçirmiş kedisi Tumiav arka bahçeden paytak paytak yanıma geldi. Karen için birkaç sefer daha seslendim ve tahta kapıdan yaklaşan ayak sesleri duydum. Bu Karen’dı. Uykulu gözlerle bana baktı ve “Haberin var mı?” diye sordu. Ben de yasaktan bahsettiğini tahmin ederek. “Evet” dedim.

O’na Eyre’ye yola çıkacağımı, büyükannemin ve kuzenimin de iki gün önce Urani köyüne gittiğini anlattım. Benimle gelmesini teklif ettim o da severek kabul etti. Tüm eşyalarımızı toplayıp onun atını da aldığımız gibi yola koyulduk. Ona büyükannemin ve kuzenimin neden Urani köyüne gittiğini anlattım. Urani’de kalan bir diğer akrabamızı ziyaret amaçlı gitmişlerdi, bense evde kalmayı tercih etmiştim. Urani, Eyre’ye bizim köyden çok daha yakındı, bu yüzden Eyre’ye giderken onları da yanımıza alabilirdik. Telefona izin yoktu ama Urani’ye kestirme bir yol vardı. İlk önce Urani’ye uğramak için sözleştik ve köyden ayrıldık. Akşama doğru yemek yemek için durduk. Durduğumuz yer, kuru toprak ve birkaç tepecikten ibaret boş ve patlamadan zarar görmüş bir araziydi. Yemekleri hazırlarken yiyeceklerin sarılı olduğu ip Karen’a fazla kalın gelince  ipe yoğunlaşarak birkaç saniyede  koparıverdi. Hemen müdahale ederek  güçlerini kullanmamasını söyledim. Cezasını bildiğini de tekrarladım. Ama o bana şu anda yanımızda kimsenin olmadığını hatırlattı ve rahat olmamızı söyledi. Ben, gene de rahat olamadım, tüm yemek boyunca etrafıma bakınıp durdum. Neyse ki gelen giden olmadı. Yemek yediğimiz yerde konakladık. Sabahın ilk ışıklarıyla harekete geçtik. Karen ile yol boyunca gündelik meselelerden konuşup aklımızı meşgul etmeye çalıştık. Güneş tepede yükselirken nihayet Urani köyünün tabelası gözüktü. Köyün içine doğru ilerlemeye başladık. Bir yandan da etrafa bakıyorduk. Evler eskisi gibi bizimkilere epeyce benziyordu. Eski, çatlak, ama duygulu. Bizi gören insanlar hoşnutsuzlukla bakıyorlardı. Bunun nedenini anlayamadık ama umursamamaya çalışarak merkeze doğru ilerledik. Köy merkezinde birçok insan vardı. Bizim köyümüzdeki kural buraya henüz gelmemişti sanırım. Ama köydeki anıta daha yakından bakınca burada da aynı panodan olduğunu gördüm. Hemen yaklaşıp okudum. Bizimkinin aynısıydı. Burada özel insan sayısı daha azdı anlaşılan.

Karen’a “Sence neler oluyor ?”diye fısıldadım huzursuz kalabalığı göstererek. “İyi şeyler olmadığı kesin.” dedi. Buraya gelme amacımızı hatırlayarak akrabamızın evine yöneldik. Daha sonra bir çocuk “Asfir köyünden gelen var!!” diye bağırdı birden bire. Olduğumuz yerde durduk. Tehlikenin kokusunu almıştık. Arkamı döndüm. İnsanlar bizim olduğumuz yere koşuşturmaya başladılar, çevremiz biranda sarıldı. Aralarında, daha önceden liderleri olduğunu bildiğim Bayan Iris öne çıktı. Karen ile beni şöyle bir süzdü. “Yeteneğiniz var mı ?” dedi otoriter bir sesle. Heyecanla evet anlamında başımızı salladık. Ama bu hataydı. Nereden çıktıklarını anlamadığım iki adam kollarımızdan yakaladı. Ne kadar dirensek de bizi köyün arkasında, tahta çitlerle örülü bir açık hava hapishanesine kapadılar. Birkaç saat boyunca orada bekledik.

Akşam oldu ve büyükannem ile kuzenimin geldiğine dair haber aldık. Onlar gelince bizi serbest bıraktılar. Hemen son gelişmeler üzerine konuşmaya başladık.

Benden on yaş büyük olan  kuzenim Tiges, bize her şeyi anlattı. Bu köyde tahmin ettiğim gibi özel yetenekli insan sayısı pek fazla değildi. Bu köye ben de çok nadir gelirdim, o yüzden bunu pek sorgulamamıştım. Ama yasak açıklandığından beri burada tüm yetenekli insanları hapsetmişler,Megalapolis tarafından öldürülmemeleri için saklamışlardı. Yani bizi de bu yüzden hapsetmişlerdi, amaçları bizi korumaktı. Bu zekice fikri bulan Bayan Iris, gitmemizde bir sorun olmadığını söyledi. Ama güçlerimizi kesinlikle kullanmayacaktık. Karen ve ben büyükanneme olanları söylememe kararı aldık, köydeki gelişmeleri sadece Tiges’e söyleyecektik. Burada ki akrabamız dün sabah saatlerinde kanserden ölmüştü, amcamların durumunu da öğrenirse daha da perişan olabilirdi.

Anlatma sırası bana gelmişti, ben de korkudan tüm köyün evlerine çekildiğini ve amcamları götürdüklerini söyledim Tiges'e. Kuzenime Eyre’ye gideceğimden de bahsettim ve o da buna destek verdi. Kuzenim Tiges büyükannemi ikna etti ve böylelikle o  güvende yani Urani köyünde kalabilecekti. Biz de neler olup bittiğine bakmak ve artık bu işe bir dur diyebilmek adına isyana destek için Eyre’ye gidecek ve orada neler olduğuna bakacaktık. Tüm eşyalarımızı hazırladık. Eyre’ye gideceğimizi öğrenen Bayan Iris, bizi serbest bıraktı ve gecenin geç saatlerinde yola çıktık. Tabi kendisine güçlerimizi kullanmamak sözünü tekrar vermek şartıyla.

KÜRE DIŞI - DEVRİMWhere stories live. Discover now