BÖLÜM 1: YASAK KURALLAR VE KİRLİ GEÇMİŞ

527 32 13
                                    

BÖLÜM 1: YASAK KURALLAR VE KİRLİ GEÇMİŞ

“Megalapolis anayasasının en son eklenen maddesine göre korunaklı arazi bölgesinin dışındaki yerleşim birimlerinde yaşayan vatandaşlarımızın çeşitli radyoaktif nedenlerden kaynaklanan bazı özel durumlarını her ne sebepten olursa olsun kullanmaları durumunda, büyük mahkemenin kararı; elli yıl hapis ya da halkın gözü önünde infazının gerçekleşmesidir. Aynı zamanda bu özelliklerini kullanan kişinin ailesi de esir alınacak ve hapsedilecektir.”

Kırmızı metalden panoda aynen bunları okudum. En azından amcam ve kuzenlerimin neden karga tulumba götürüldüklerini anlayabilmiş oldum. Herkesin nerede olduğunu ise hala bilmiyordum, daha da önemlisi bana ne olacak, ben ne yapacağım onu da bilmiyordum. Geçmişi amcamın anlattıkları ile birlikte düşünmeye başladım:

Bundan yaklaşık 30 yıl önce olan nükleer savaşlar tüm dünyayı etkilemiş. Birbirlerine düşman ülkeler hiç kimseye acımamışlar. Birbirlerinin üzerlerine o zamanın son teknoloji ürünü bombaları bıraktıklarında merhamet duygusundan yoksunlarmış. Tarihimizde daha önceleri gerçekleşmiş yıkımlardan da ders çıkartmamışlar üstelik. İki büyük ülkenin birbirine girmesiyle bir dünya savaşı daha oluşmuş ve bu savaş diğerlerinden” nükleer olması” yönüyle  ayrılıyormuş. Atılan bombalardan kaçabilenlerin yarısı ölürken diğer yarısıysa savaştan sonra zor şartlar altında yaşamaya çalışmışlar. En Doğudan en Batıya kadar bütün ülkelerde durum aynıymış. Dünya nüfusunun yarısından fazlası katledilmiş. Bu durum birkaç sene sürmüş, savaş bitip artık kimsenin savaşacak gücü kalmadıktan sonra bütün bu sağ kalan halk toplanmış ve birlikte hayatta kalmaya çabalamışlar. Bu çok zormuş, çünkü nüfusun %80’i kanser ve diğer kalan kısmı ise çalışmak için yetersiz ve hastaymış. Ancak savaşın yıkımından kendini korumuş birkaç ülke lideri ve askeri grup ve tabi ki de kullandıkları üst düzey teknoloji sayesinde bu halkların başına geçmişler. Tüm ırklardan oluşan yeni bir devlet oluşturmuşlar. Hemen hemen şu ana kadar gelişmiş tüm şehirlerden çok daha büyük ve gelişmiş bir şehir inşa etmek istemişler ve bunu ancak 20 yılda başarabilmişler.

Bu şehre Megalapolis yani “Birleşik Şehirler” ismi verilmiş. İnsan nüfusu bir türlü artamıyormuş. Savaştan 20 yıl sonra bile doğurganlık oranı yükselememiş, zaten başlarında da en az üç çocuk yapmalarını öğütleyen bir liderleri yokmuş. Doğan bebekler genellikle sakat biçimde doğuyormuş.  Radyoaktif ortam yavaş yavaş azalsa da tam anlamıyla yok olmamış. Yoğun araştırmalar yapmışlar. Dünya üzerinde savaştan en az etkilenmiş bölgeyi bulduklarında bu bölgeyi tekrar ağaçlandırmak için çabalamışlar. Emeklerinin karşılığını son teknoloji gübre ve tarım sistemleriyle çabuk almışlar. Bu oluşan arazi sayesinde temiz ürünler elde edip yaşamlarını sürdürebilmişler, ta ki o güne kadar.

Yıl 2045 güneşte anormal hareketlenmeler baş gösterir. İleri teknoloji aletler büyük bir patlama olacağını haber verir, hem de sadece iki yıl içinde. İnsanlar tüm teknolojik bilgilerini ve bütün zekalarını ortaya koyar ve şu ana dek üretilmiş belki de en faydalı ışını keşfeder. Bu ışın yeni bulunan bir element olan Conxtrium’dan elde edilmiştir. Bu ışından oluşturdukları enerjiyi bir kalkan misali kullanabileceklerdir. İki yılda devasa sekiz istasyon yaparlar. Bu istasyonlara sınırsız güneş enerjisi tarafından güç sağlanır.  Bu istasyonların aralarında manyetik bir çekim kuvveti vardır. Biri eksi(-) yükken öbürü artı(+)yüklüdür. Böylelikle istasyonlar arası yüksek bir manyetik alan oluşmuştur. Kalkanı daire biçiminde şekillendirmek için istasyonları kuzey, güney, doğu ve batı şeklinde yerleştirirler. Son aşama Conxtrium ışınını bu manyetik alana eklemek olur. Ve yaparlar da. Işını tüm manyetik alana yayarlar ve yapay bir ozon tabakası elde edilmiş olur. Çünkü güneş patlamasından gelecek güçlü ultraviyole ışınlar ve radyasyon dünyanın doğal ozonunu delerek dünyanın manyetik koruma kalkanını yakacak ve tüm dünyadaki yaşam son bulacaktır. Ancak kısa sürede yaptıkları bu sistem, hayatta kalmalarını sağlar. Aynı sistemi kurdukları doğal alana da uygularlar ve patlamanın oluştuğu gün inanılmaz gergin bir 8 dakika geçirirler. Kalkan işe yarar ve korumalı bölge yani Megalopolis ve doğal alan sağ salim bir şekilde kurtarılmış olur. Yalnız bir sorun vardır. Oluşturdukları bu yapay ozon kalkanının bir kusuru vardır. Bu kusurda koruma kalkanının zemine yakın yerlerde çok daha ince ve kırılgan olmasıdır. Bütün Megalopolis halkını da kalkanın iç kısımlarına sığdıramayacakları için akıllarına gelen en makul çözüm yolunu uygulamışlar. Genellikle en zengin insanlar en iç bölgelerde korunurken, kürenin sınırına yakın halk, yani içine benim dedelerimin de dahil olduğu topluluk kürenin sınırlarına yakın bir arazide korunmuşlar. Olması ihtimal olarak görülen felaket yani kürenin bu bölümünün kırılması ihtimali düşünülerek de bir önlem alınmış, bu önlemde insanlar ölmesin diye, Megalapolis başkanı Kenobi’nin emriyle sınırda kalan insanların radyasyondan korunmaları için bir ilaç hazırlanmasıymış.  Tüm bilim insanlarına bu görevi vermiş ancak bu görevi Profesör Lui başarmış. Conxtriumdan yaptığı bir ilacı sınırda kalan insanlara enjekte etmiş ve bu sayede korunmaları sağlanmış.

Güneş patlaması yaşanıp bitse de yaşamsal ortamı korumak için oluşturulan küre asla kapatılmamış. Sınırda korunmuş ve aşı enjekte edilmiş daha yoksul halkı kürenin dışına çıkartmışlar. Radyasyondan büyük zarar görmüş ve yaşanması neredeyse imkansız bu ölü topraklarda yaşamaya bırakılan bu fakir halk devletten gelen çok az miktardaki yardım ile hayatta kalmaya çalışmış. Normal şartlarda yaşamalarına imkan  yokmuş ancak Profesör Lui’nin ilacı sayesinde radyoaktif ortamda bile hayatta kalmayı başara bilmişler. Artık onlar ikinci sınıf vatandaştır ve yalnızca bazı temel gereksinimlerini karşılar Megalapolis. Örneğin su. Tabi terk edilmiş kısımdaki halka çok ağır kurallar da getirilir.

Bütün bunlar olurken ben yedi yaşındaydım pek bir şey hatırlamıyorum ancak şimdi her şeyin farkındayım ve diğer farkında olanların yanına, en büyük dışlanmış vatandaşlar köyü olan direnişin merkezine Eyre’ye gidiyordum şimdi.

KÜRE DIŞI - DEVRİMWhere stories live. Discover now