GİRİŞ

674 38 9
                                    

Küre Dışı - DEVRİM

GİRİŞ

Bir ay kadar önceydi. Evimde oturmuş dışarıyı izliyordum. Hava kasvetli ve sıcak, dışarısı çöl zaten ne olabilirdi ki? Bu kasvet havadan yani gökyüzünden kaynaklanıyordu. Gökte tuhaf bir kızıllık başımızı ağrıtıyordu. Buna alışmıştık alışmasına ancak yine de canımızı sıkıyordu. Bu durumun nedeni ise “Yüksek Radyasyon”. Küre içindekiler bunu bilemezdi her halde. Onlar sanal alem de gibi olmalılardı.  Fakat biz her şeyi hissediyorduk. Kendime şöyle bir baktım. Adım Matt’di. 17 yaşındaydım ve ülkemin terk edilmiş kısmında büyük annem ve kuzenim ile birlikte yaşıyordum. Harbiden acınacak halde gibiydim. 2058 yılında olmamıza rağmen yaşadığımız ortam düşünülünce Orta Çağ sonlarından bir farkımız yoktu. İnsan başına gelenlerden ders çıkartmalıydı öyle değil mi? Ama biz başımıza ne gelirse gelsin hiç değişmemiştik. Bu da tüm insanlık tarihi boyunca yaşamın sonuna en yakın olduğumuz zamanı yaşamamıza neden olmuştu. Aslında insanlıktan kastım normal insanlar, çünkü biz normal değiliz. En azından küredekilere göre.

Gözüm dışarıdaki bir düzine eve takılmıştı, ev denebilirse tabi ki. Derme çatma çatlak tuğlalardan yapılma eski püskü yapılar. Bizimkinin sol tarafında bulunan ev, köyümüzden sorumlu kişi yani amcamın eviydi. Köy toplantıları ve acil durumlar dışında genelde ev sakindir. Ama  o gün fazladan bir hareketlilik vardı. Merak edip dışarı çıktım, dışarıda hiç kimse yoktu. Aslında öğlen vakti bu çok normal bir durumdu. Ancak bu gün dışarıdaki ölüm sessizliği fazla rahatsız ediciydi. Üç ev geçtim ve yaklaşık yirmi metre sonra oradaydım. Kimse beni görmedi. Önce yavaşça ufak pencerenin arkasından gizlice içeriye baktım. İçeride amcamı ve iki kuzenimi de yere yatırmış kollarından bağlamış üç tane iri yarı ve gri yeşil üniformalı adam vardı. Benim gibi özellikleri olan büyük kuzenimin gözleri de bağlıydı. Keşke evde yalnızken dışarıya çıkmasaydım çünkü bu olağan dışıydı. Amcamı ve kuzenlerimi şu daha önce gördüğüm şok cihazıyla bayılttılar ve ellerindeki dedektörlerle üstlerini yokladılar. Benim gibi olan kuzenime sıra gelince cihaz anormal şekilde ışıklar ve sesler çıkartmaya başladı. Onları hemen sırtladıkları gibi kapıya yöneldiler, son anda onlar gelmeden evin arkasına koştum, beni görmediler. Neler oluyordu böyle kimdi bunlar, asker mi? Eğer öyleyse bile neden götürdüler kuzenimi, yoksa yeteneğini mi biliyorlardı ? Ama böyle bir yasak henüz yoktu ki. Benim yeteneklerimden de haberdarlar mıydı acaba yoksa beni de mi götüreceklerdi ? Hiç bir şey bilmiyordum, yalnız kalmamak için endişeli şekilde yandaki eve koştum, evde kimse yoktu. Ben de tekrar kendi evime dönmek zorunda kaldım. Kapıyı kilitledim ve evde yokmuş gibi yaptım.

Aradan saatler geçti. Akşam oldu, gene kimsecikler yoktu ortada. Bugün öğle saatlerine kadar uyumuştum o yüzden sabahın erken saatlerinde bir olay olduysa bile bundan haberim yoktu. Aslında kimseden haberim yoktu. Sadece amcam ve kuzenlerimi evlerinde gördüm, onları da alıp götürdüler. Benim gibi olan kuzenimi özel bir araçla kilit altına alıp götürmüşlerdi. Daha fazla dayanamayıp kimseye uğramadan doğrudan köy merkezine gitmeye karar verdim. Burası amcamın evinden  yüz metre ilerideydi. Başta hiçbir şey dikkatimi çekmedi. Daha sonra anıtın olduğu yere bir pano asıldığını gördüm. Hemen yanına koştum, kırmızı bir metale oyularak yazılmış bir bildiriydi bu. Okumaya başladım. Okudukça  bunun bir yasa maddesi daha doğrusu bir yasak olduğunu anladım. Gerçekten de bu bir acil durumdu.

KÜRE DIŞI - DEVRİMWhere stories live. Discover now