40.Bölüm - Yastık İnkübasyonu

107K 4.1K 374
                                    

Kafamda oluşturduğum söyleyebileceğim yalanlar listesinden en akla uygun olanını söylemeye karar verdim. Çünkü eve meteor düştüğünü onların fark etmemesi olanaksızdı. Bu şıkkı elemek zorunda kalmıştım. Hector’ın kapıyı açmasıyla aslında sandığım kadar hazır olmadığımı fark ettim.

“Acaba Olenka burada mı?” Parmak uçlarımda yükselip omzunun üstünden odayı görmeye çalıştım. Belki bir fare olsam hayat çok daha kolay olurdu. İçeri kolaylıkla girer ve Olenka’nın estetikli burnunu kemirirdim. Belki de veba hastalığı ona bulaşır ve kusar, derisi kahverengi lekelerle kaplanır, nefes darlığı çeker ve ölürdü. Fakat bu güzel geleceğin yerine, büyük ebatlarımda bir kanguru gibi zıplayıp odanın içini gözetlemeye çalışıyordum. Hector neredeyse tüm kapıyı ve görüş alanını kapladığı için bu hiç de kolay bir şey değildi. Zıplamamdan rahatsız olmuş olacak ki, omuzlarımdan tutup yerime sabitlenmemi sağladı.

“Olenka burada. Bir sorun mu var? Niye onu arıyorsun?” Zaten Olenka’nın içeride olduğunu biliyordum ama onaylamasıyla içimdeki en küçük umut kırıntısı bile kalmamıştı.

“Kesinlikle bir sorun var.” İçimden gelen sözümü burada bitirmekti ama devam ettim. “Kızlarla oturuyorduk ve onu da yanımıza davet etmek istedik. Artık aramız düzelsin istiyoruz.” Yalan üstüne yalan atmakta bir numara olduğumu ilk kez fark ediyordum. Yetenekliydim bu konuda.

Olenka birden bire Hector’ın yanında belirmişti. Ne zaman geldiğini anlayamamıştım. “Siz mi?” dedi alayla.

“Gerçekten harika olacak! Hadi gel benimle.” Olenka’ya tutması için elimi uzattım. Onun bu odadan çıkmasının bizimle birlikte oturması gibi bir bedele değip değmeyeceğini aklımda tartıyordum. Değmezdi. Olenka elimi tutmayınca hayal kırıklığına uğramamış, içten içe sevinmiştim. Bütün gece onu çekemezdim çünkü.

“Kesin altından bir şey çıkar, almayayım. Ben uyumaya gidiyorum.” Olenka şüpheci bir ifadeyle beni süzdü. “Sen de çok durma,” dedi Hector’a dönüp gülümseyerek. Kaşlarımı kaldırarak Olenka’nın gidişini izledim. Hector’ın konuşmaya hazırlandığını fark edince durdurdum.

“Sen git de onu bekletme.” Sesimi düz bir tonda tutmaya özen göstermiştim. Geriye doğru bir adım attım. “Gideceğim zaten, geldiğinde yastığımı alıp koltuğa geçmiştim bile. Uyuyacaktım yani.” Burada benim aklıma takılan başka bir detay vardı.

“Bir dakika, Olenka nerede uyuyacak?” Gözlerimi kısıp merakla cevabını bekledim. Omuz silkti. “Yatakta.” dedi sanki cevap çok açıkmış ve benim bunu sormam çok saçmaymış gibi. Başımı anladığımı belli edercesine salladım. “Benim yastığımda uyuyacak yani. İyi geceler.” dedim ve arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Bir saniye geçmeden kapının kapandığını duymuştum. İnsan hiçbir şey demeden içeri girer miydi? Hata bendeydi tabi, bir ayıyı insan sınıfında değerlendiriyordum. Sinirle adımlarımı hızlandırmışken birden bire kollarımdan çekildim ve sürüklendim. Kızların varlığını unutmuştum. Hiçbir şey demeden yenilgimi mutsuz yüz ifadeleriyle sindiriyorlardı. Olenka’yı odadan çıkarmayı başaramamıştım.

*

“Sen anca benim yastığım diye laf et. Kadını odadan çıkarmayı beceremedin. Kim bilir o şimdi ne yapıyordur orada?” Emily hız kesmeden söylenmeyi sürdürüyordu. İnci aniden ayağa fırladı. Onu kolundan tutup yanıma geri oturttum.

“Bırak beni, gidiyorum.” Sözleri çok kesindi. “Eğer Hector ona kanacak kadar salaksa bırakalım Olenka istediğini yapsın. Hatta tebrik etmek gerekir bu kadar zeki olduğu için.” Kollarımı göğsümde birleştirip sırtımı duvara dayadım.

“Sen hala yastık meselesi yüzünden kırgın mısın?” dedi İnci acırmış gibi. “Beceriksiz salak!” Kafama iki kez vurunca acıma ifadesinin rol olduğunu anlamam zor olmadı.

KELEBEKWhere stories live. Discover now