KR.15 O Şey

2.2K 302 45
                                    

Bazı geceler diğerlerinden daha zordur; bunu anlarsınız, bilirsiniz ama hiç bir şey yapamazsınız.

Aras için zor bir geceydi. Çığlıklar içinde uyandı, eliyle alnındaki ter damlalarını silerken bir yandan da etrafını inceledi.

Nerede olduğunu bilmiyordu, yine. Son haftalarda Aras neler yaptığı hakkında hiç bir şey bilmiyordu. Vücudunun ele geçirildiğinin farkındaydı, O şeyin çok güçlü olduğunun da.. Çünkü ona hiç bir şekilde karşı koyamıyordu. Aras'ı bir kukla misali yönetmesini engelleyemiyordu.

Ama ruhunda hissettiği bu keskin acı o şey yüzünden değildi, biliyordu. Acının sebebi Sare ile olan ruh bağının koparılmasından dolayıydı.

"Onu kesti, onu kılıçla kesti."

Aras'ın fısıltı içinde söylediği sözcükler sanki dünyanın bütün acılarını barındırıyordu.

Karanlık onu ne zaman terk etse, ki Aras ona O şey diyordu, Aras bir müddet kendine gelmeye, yaşananları hatırlamaya çalışır, her seferinde de böyle acı çekerdi.

Acısının tek sebebi Sare değildi, o Kara Ölüm'ün kaynağının da o şey olduğunu biliyordu.

"Tüm insanlığı yok etmedikçe, durmayacak!"

Bir kez daha kendi kendine konuşunca zavallı haline güldü. Bu önce acı bir gülüştü fakat hemen ardından delirdiğini düşünen Aras sesli, gür bir kahkaha patlattı. Ve uzun bir süre aklını yitirmiş biri gibi tekrar tekrar güldü.

"Büyücü sonunda delirdi. Oysa karanlığın en sağlam ve güçlü kurbanı olduğun üzerine bahse girmiştim."

Aras duvarın içinden çıkmakta olan beyaz saydamımsı hayalete baktı. Bunlardan bir tane görmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Hayaletler, Hades'ten kaçan ruhlar olduğundan çok nadir bulunurdu.

"Senin yüzünden kaybedeceğim büyücü."

Aras günler sonra konuşacak, belki de neler olduğunu anlatacak, birini bulmanın sevinciyle gülümsedi.

"Merhaba, ben o şey değilim."

Hayalet şöyle bir havada süzüldü. Sonra Aras'ın yatağının tam karşısına geçip havadaki boşluğa oturdu.

"Biliyorum büyücü. Ama karanlığın elindeyken bile hala sensin, karanlık sadece aklını bulandırıyor."

Konuşurken işaret parmağıyla kafasını gösteren hayalet, parmağına daireler çizdirerek komik bir görüntü sunmuştu. Ama Aras hayaletin hareketinden çok sözleriyle ilgilendi.

"Yani o şey aslında ben miyim?"

"Sensin ama daha çok düşüncelerini karanlık yönetiyor."

Aras duyduğu şeyleri sevmedi. Tüm o korkunç hareketleri Aras yapmış olamazdı. Sare'yi çok seviyordu onunla bağını koparmak, istemediği bir durumdu ve en önemlisi insanlarla hiç bir problemi yoktu, onları neden yok etmek istesindi ki?

Hayalete dönerek bir cevap alma umuduyla sordu.

"Nerede o şey, yani karanlık?"

Hayalet havada süzülerek Aras'ın hemen önüne geldi. Aynı işaret parmağını Aras'ın teninde dolaştırdı. Aras bu teması hissetmesede tedirgin olmuştu.

"Burada! Teninin altında."

Yani o şey her an onu tekrar ele geçirebilirdi. Bir müddet aklı hala yerindeyken Var Olmayan'a dönerek yardım almayı düşündü ama sonra karanlığın tekrar onu ele geçirmesiyle Var Olmayan'a yapabileceklerini düşününce vazgeçti.

"Ondan korkmamalısın büyücü. O artık senin bir parçan. Onu kabullenirsen, ona hükmedebilirsin. Tıpkı senden önceki büyücünün yaptığı gibi."

Aras hayalete şaşkınlıkla baktı.

"Benden önceki büyücü mü?"

Hayalet saydam başını aşağı yukarı salladı.

"Rumplestiltskin, o karanlığın senden önceki hükümdarıydı. Zaten burası da onun gizli kulubesi. Karanlık burada uzun süre yaşadığı için seni buraya getirmiş olmalı."

Aras, hayaletin çok fazla şey bildiğini farketti. Ve ona umutla son bir soru daha sordu.

"Şu kulube, yani burası nerede Hayalet?"

Hayalet kırgın bir ifadeyle baktı Aras'a.

"Hayalet mi? Benim bir adım var büyücü!"

Aras onun bu sözleri üzerine kahkaha attı.

"Büyücü mü? Benim bir adım var hayalet."

"Adını hiç söylemedin! Ben nereden biliebi- Hımm şimdi anladım." kıkırdadı ve devam etti.
"Benim adım Arcotyan. Ve şuan Mavi Orman'dayız."

"Aras."

Sadece adını söyledikten sonra bir müddet sessizce düşündü Aras. Karanlık dönmeden önce ne kadar vakti vardı bilmiyordu, karanlıktan kurtulması mümkün müydü onu da bilmiyordu. Ama en çok karanlığa nasıl hükmedeceği hakkında bir fikri yoktu. Aslında o karanlığı değil karanlık onu yönetiyordu.

Mavi Orman.. Ötediyarlarda olduğunu tahmin etmişti aslında ama madem bu kadar akıl edilebilir bir yerdeydi neden şimdiye kadar kimse onu aramamıştı? Sırf Excalibur için bile olsa Nil'in çoktan yakasına yapışması gerekmiyor muydu?

"Pencerelerden sızan güneş ışığı seni yanıltmasın Aras, biz yeraltındayız. O yüzden bu kulübeyi bulmaları imkansız."

"Sen? Hayaletler akıl okuyabiliyor mu?"

Keyifle gülümsedi Arcotyan.

"Hayır, sadece yüz ifaden düşüncelerini ele veriyor."

Aras ona şaşkınlıkla bakarken Arcotyan bağırmaya başlamıştı.

"Büyücünün yanındayım Bell, bekle geliyorum."

Ona veda bile etmeden gözden kaybolan hayaletin arkasından bakan Aras ona daha fazla soru sorabilmeyi dilerdi. Ama onu yeniden ele geçirmeye başlayan teninin altındaki karnalık hayalet kalsaydı bile bu duruma izin vermeyecekti.

....

Selam!

Aras'ı özlemişsinizdir diye düşündüm. Şahsen ben özlemiştim. 😊

Kitabın 54. bölümünü okuyorsanız, bu beğendiğiniz anlamına gelmez mi? O zaman neden oy vermiyorsunuz?

Esen kalın!
evet_obenim

Kehanet Serisi / TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin