KR.9 Merlin'in Defteri

2.4K 254 65
                                    

Nil gelininin bembeyaz olmuş yüzüne baktı, dokunsa ağlayacak gibi duran Minda kesinlikle iyi değildi. Anlaşılan ejderha ile arasındaki sorun gerçekten çok büyüktü. Başını cadının elindeki deftere çevirdi.

Nil'in ona baktığını gören Minda aklındaki sayısız düşünceyi dağıtarak defteri uzattı. Bu defter uğruna yüzleştiği gerçekler vicdanına fazla ağır gelmişti.

Defteri merakla ve büyük umutlarla eline alan Nil hemen açarak ilk sayfadaki kehaneti okudu. Okur okumaz tüyleri ürperdi, kanı çekildi, göz bebekleri irileşti. Bu Nil'in şimdiye kadar gördüğü en korkunç sözler topluluğuydu.

"Bu şey gerçekleşecek mi?"

Sorduğu sorunun cevabını duymak dahi istemedi, hızla sayfayı çevirip ikinci kehaneti okudu.

"Ah, bunu biliyorum. Bu karşılaşma pek çok büyücünün canına mal olmuştu, gerçekten zor günlerdi.."

Her okuduğu kehanette biraz daha beyazlaşan suratıyla bir kaç cümle kuruyor sonra diğer sayfaya geçiyordu.

Okuduğu kehanetler onda sarsıcı etkiler bırakmaya başladığında ilk defa Merlin'i anlamaya başladı. Eski eşi gerçekten de çok ağır bir yüke sahipti. Kehanet yeteneği sanki bir nevi ceza gibiydi.

"Bu defterdeki yazıları daha fazla okuyabileceğimi sanmıyorum, en azından ayakta. Bizi sarayına kabul edersen Orion, Merlin'i kurtarmamıza yardım edecek kehaneti bir an önce bulmak istiyorum."

Avcı misafirperver bir ev sahibiydi. Zaten yalnızlığı da pek sevmiyordu, bu yüzden Nil'in teklifini zevkle kabul etti.

Nil sayfalarca kehanet okudu, bazen okumaktan vaz geçerek defteri imha etmek istediği anlar oldu ama Merlin için buna dayandı. En sonunda aradığını bulduğuna inandığında kehaneti diğerlerine gösterdi.

Göldeki ve saraydaki kavuştuğunda
Cadı ile büyücünün güçleri karıştığında
Var edecekler eşsiz ve yenilmez kılıcı
O kılıç kurtaracak yeraltında olanı

"Göldeki cadı ben saraydaki büyücü Merlin bence"

Minda da doğru kehaneti bulduklarını anlamıştı. Heyecanla tamamladı Nil'in sözlerini.

"Yenilmez kılıç da Excalibur!"

Nil düşünceli bir ses tonu ile konuştu.

"Evet ama Excalibur'la Merlin'i nasıl kurtaracağız?"

Minda bir müddet düşündü.

"Acaba Sare'nin karanlığı yok etmesi gibi biz de Excalibur'la Hades'i yok edebilir miyiz?"

Nil ona hemen karşı çıktı.

"Burada söz konusu olan kişi Hades! Ona daha yaklaşamadan kılıcı da seni de engeller."

Orion onların tartışmasını bölerek fikrini söyledi.

"Amcam böyle ilginç ve eşsiz eşyalara bayılır. Eğer ona kılıcı vermeyi teklif ederseniz size karşılığında istediğiniz herhangi bir şeyi verebilir. Zaten Rumplestiltskin ondan karanlığı ve ateşi bu yolla almıştı, ona eşsiz köpek Cerberus'u vererek"

Nil'in gözleri umutla parladı, sonunda sevdiği adamı yerin altından kurtarabilecekti. Yanına Minda'yı da alarak büyük bir mutlulukla Var Olmayan Ülke'ye doğru yola çıktı.

...

Sare elinde tuttuğu kılıcı Aras’a uzattı.

"Bu korkunç kabuslardan Excalibur sayesinde kurtulabileceğine emin misin?"

Aras büyük bir tutkuyla tuttu kılıcı. Kraliçenin odasına her gittiğinde ona seslenen, ruhunu eriten kılıç artık parmaklarının arasındaydı. Bu şey bir rüya gibiydi, sonunda karşısındaki aptal cadıyı kandırmış, istediğini elde etmişti. Şimdi artık ondan kurtulması ve Dünya'dan daha doğrusu insanlardan intikamını alması gerekliydi.

"Eminim, Seprit anlattı. Bana korkunç kabuslar gösteren şey aramızdaki bu katlanılmaz ruh bağı. Onu görmediğim halde bir tek Excalibur'la parçalayabilirmişim."

Sare şaşkınlıkla duyduklarını anlamaya çalışırken Aras, Seprit'ten öğrendiği hareketlerle kendi etrafında savurduğu kılıçla tam 360 derecelik tur attı. Tekrar başa döndüğünde durdu ve ruhunda hissettiği o sızıyı canice bir zevkle karşıladı. Artık cadı kızla olan tüm bağı koparmıştı.

Eline onu sarhoş eden kılıcı da alarak ülkeden çıkmak için yürüdü.

Sare ise ruhundaki sızıyı çok daha ağır hissetmişti. Canı çok acıyordu. Bu acı, sevdiği adamı kaybetmenin acısıydı; ağzında kalan o kekremsi tat, ihanetin tadıydı.

Aras karşısında oluşan Kırmızı kapıya anahtarı takarken gezgin kapı gördüğü karanlık ile korkuya kapıldı.
Aras’ın içine girerek tüm ruhuna yayılan karanlık öylesine güçlü ve yoğundu ki Aras’ın kendi ruhunu görmek ya da hissetmek imkansızdı. Kapıyı açmayarak Kraliçeye haber vermeyi düşündü Kırmızı, Aras’ı bu halde insanların dünyasına göndermek çok tehlikeliydi.

"Aklından bile geçirme Kırmızı! Hoş zaten şuan öylesine bir güce sahibim ki tek dokunuşumla ülke bariyerlerini yerle bir edebilirim."

Sözleri bitince basit bir parmak hareketiyle kapıyı açan Aras İzmir'in sokaklarında yürümeye başladı. Kırmızı ise şaşkın bir şekilde arkasından bakakaldı. O izin vermeden kimse kapıyı açamazdı, bu büyücüye ne olmuştu böyle?

...

Bugün güzel bir gün 😊
Fantastik içinde #1'deyiz.

Kehanet Serisi / TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin