Sekizinci Bölüm

1.6K 128 20
                                    

 Sonunda saat altı olduğunda bizim servise doğru koşturmaya başladım. Üstelik bu sefer beyaz yaka kısmından değilde fabrikanın arka çıkışını kullandım. O suratsız ile karşılaşmak istemiyordum. Adam bana bir tuhaf davranıyordu. Ben ise neden böyle davrandığını bir türlü anlayamıyordum. İlk tanışmamız berbattı. Birine yardım etmek isteyen birini nasıl öyle kolayca yumruklayabilirdin?

 Şiddetten nefret ederdim. Kimseyi incitmeyi düşünmemiştim bu zamana kadar. Ama bu adam benim tam tersim idi. Belki de bana bu yüzden bu kadar takmıştır. Kendisi kötü karakterli olduğu için benim gibi iyi karakterli birinden nefret etmiştir. 

 Ama revirden çıkmadan önceki o söylediği şeyler hala aklımdaydı. Ne demek istemişti bir türlü anlayamıyordum. 

 Servisin önünde boş boş muhabbet eden bizimkilerin yanına gittim. 

 Osman beni görünce kolunu boynuma doladı. Bu adamın benden uzun olması canımı sıkıyordu. Benden kim uzunsa sinirimi bozuyordu.  Planlama şefi Fahri abi beni görünce "O kimleri görüyorum. Napıyosun Burak?" diye sordu. Bu adamı severdim. İşinde gücünde bir adamdı. Herkesle muhabbeti vardı ama o cıvık ve yapmacık hareketlerden uzak daha babacan ve sevecendi. Bu yüzden ona hemen ısınıyordu insan. "İyi be abi ne olsun çalışıyoruz işte. İş güç. Sen nasılsın?" diye sordum. Ne yapıyorsun sorusuna asla ne yaptığımızı söylemezdik bizim burada. Türkiye'nin diğer yerleri içinde bunun geçerli olduğuna adım gibi emindim. Bana tuhaf geliyordu bu durum ama takacağım son şey olduğu için diğerlerine ayak uyduruyordum. 

 "İyi be oğlum. Akşam acile gidicem. Benim şu iğnelerden yazacak doktor. Yaparsın dimi sabah?" Diye sordu. "Yaparız abi, sorun değil. İşimiz bu ama penisilin türevi yazmasın bir önce ki gibi. Onu yapamam biliyorsun tehlikeli." Diye cevapladım. Zavallı adam eklem ağrılarından çok şikayetçiydi. 

 Ben onunla sohbet ederken Osman devamlı kulağımla oynuyordu. Tuhaf huyları vardı bu çocuğun cidden. Herkes bir tuhaftı. Allah yardımcım olsun. 

  "Akşam görüşüyoruz değil mi?" Diye sordu.Kafamı ona çevirip "Aynen kardeşim. Ben servise gidiyorum. Haberleşiriz yine." dedim.  

 Pek fazla arkadaşım yoktu. Genelde insanlarla kolay anlaşırdım ama biraz mesafeli davrandığım için arkadaşım yok denecek kadar azdı. Kalabalık arkadaş gruplarını her zaman eğlenceli bulsam da bana gereksiz geliyordu. Eh ne demişler az olsun öz olsun. 

 Eve geldiğimde teyzemi biraz bunaltıp kafama tava vurmadan hızlıca banyoya kaçtım. Onu sinir etmek en sevdiğim faaliyet olabilirdi. Kabul etmese de çemkirirken oldukça tatlıydı. Su önceden ısınsın diye sıcağa ayarlayıp odama gittim. Temiz kıyafetler ve havlu alıp geri banyoya döndüm. İşten sonra sıcak banyo kadar güzel bir şey yoktu. 

Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra sıcak suyun altına girdim. 

 Çoktan duş alıp kurulanmıştım. Üzerime siyah düz kot pantolon ve yine oldukça düz olan biraz yırtıklı olan gri bir tişört geçirdim. Osman ile buluşacaktım ve süslenmeye hiç ihtiyacım yoktu. 

 Saçlarımı kendi halinde kurumaya bıraktım.  Saç kurutma makinesinin sesinden pek hoşlanmıyordum. Zaten saçlarım dalgalı olduğu için kabarıp tuhaf bir şekil alıyorlardı. Aynada kendime baktığımda bir ara saçlarımı kestirmeye gitmenin zamanı geldiğinin de böylece farkına varmış oldum. 

 Koluma saatimi takıp deri ceketimi aldıktan sonra mutfakta kendi kendine mırıldanıp yemek yapan teyzemin yanına gittim. Eniştem yine diyalize gitmişti. Haftada üç gün diyalize girmek zorundaydı. Şeker hastalığı yüzünden böbrekleri artık çalışmıyordu. Arkadan ona sarılıp "Ben çıkıyorum bizimkilerle bir şeyler yapcaz." dedim teyzeme. 

KALP TUTULMASIWhere stories live. Discover now