Birinci Bölüm

5.5K 257 50
                                    


 Radyodan yükselen Sezen Aksu'nun şarkısıyla, kendime geldim. Belki birazcık da az önce arabanın tekeri, tümseğe girdiği için de olabilir, bilemiyorum. Lakin aynı pozisyonda oturup durmaktan uyuşan bacaklarım artık isyan ediyorlardı. Arabanın ortasına doğru uzanmak bana oldukça çekici geliyordu. 

  Oldum olası insanların, şehir dışından birileriyle evlenmek istemelerinin nedenini bir türlü anlayamamışımdır. Bizim memlekette kız mı yoku da, kalkıp Bandırma'ya kız istemeye geliyorduk anlayamıyorum. Kuzenimi de asla anlayamayacaktım.  Sen otuz beş sene gül gibi bekarlık sultanlıktır de daha sonra bul birini avlen. Ayıp be! 

 Kızın ailesi Bandırmalı olduğu için öğlen yola çıkmıştık. Şimdi ise geri dönüyorduk. Hayatımda ilk defa kız isteme merasiminde bulunmuştum. İğrençti. 

 Tanımadığım akrabam olmayan teyzelerin yüzümü öpücük adı altında yalamaları iğrençti. Midem bulanmıştı. Onun dışında kuzenim bir aile kuracaktı. Sevdiği kızla birlikte... Onların mutluluğu teyzeleri bile unutmamı sağlıyordu. O kadar yakışmışlardı ki birbirlerine. Bir aile kurmak istedim. Üstelik askerden yeni gelmiş olmama rağmen.  Hala parmağında ki alyansa gülerek bakan Ali abime ''Yüzüğü takmadan eskiteceksin. Sonra Aslı abla da seni eskitecek.'' dedim. Kahkaha attı. Arabadakiler uyuyordu ama onun pek umursadığı yoktu. ''Yapar valla. Anneme eli en maşalısından bir gelin buldum.'' 

 Gözlerimiz teyzeme döndüğünde gözünde ki gözlükleri düzeltip ''İyi işte sırtından sopa eksilmemiş olur.'' dedi.  Ben kahakaha atarken abim de güldü. Teyzem kaç yaşımıza gelirsek gelelim hala bizi tavasıyla korkutuyordu. O bildiğiniz tavalardan değildi. Döküm tavaydı. En az tuğla kadar kadar ağır olan o tavayı kıçınıza yapışmış olarak hissetmek istemezdiniz. Neden diğer anneler gibi terlik yerine tava kullandığını sorduğumuz da 'Normal çocuklarım olsa terlik kullanırım ama siz ondan anlamazsınız.' demişti. 

 ''Burak oğlum azcık uyusana sen yarın işe gitmeyecek misin?'' Teyzem bana söylediğinde sallanan arabanın içinde nasıl uyuyabileciğimi düşündüm. ''Hasan abim arabayı tüm çukurlara sokmasa ben de uyurdum.'' Dedim memnuniyetsizlikle. Yolda ne kadar çukur, tümsek varsa adam onları buluyordu. Bir de hızlı kullanıyordu.  

 ''Şoförlüğüme laf etme kuzen. Ben yıllardır araba kullanıyorum.'' Bana cevap verdiğinde göz devirdim. ''Sen yıllardır tır kullanıyorsun.'' Kendisi kırkında tır şoförüydü.  Bu söylediğimi komik bir şey gibi algılamış olacak ki yüksek sesle kahkaha attı.  ''Kuzen senin sinirler gerilmiş. Mola verelim de çişini yap rahatla.'' Bu adam beni deli ediyordu. ''Abi!'' Diye tıslasam da arabada ki diğer herkes ona katılıp gülüştüler. 

 Onların sesini duymamak için telefonumu ve kulaklığımı çıkardım. En azından mola yerine kadar biraz uzaklaşmış olurdum bu gürültücü ortamdan. 

 Arabanın durduğunu hissettiğim de birazcık olsun uyuyabilmiştim. Ama uykuma geri devam etmeden önce gerçekten tuvalete gitmeliydim. Daha yolumuz vardı ve kendimi sıkıp durnak istemiyordum. 

 Diğerleri sigara içerken ben benzinliğin biraz daha arkasında bulunan labavoya doğru yöneldim. Yarın sabah saat sekizde işe gitmem gerçeği her defasında sinirimi bozsa da katlanmaya çalışıyordum. Keşke izin alsaydım. Yarın diğerleri tüm gün yayıp yatacaklardı ama ben işe gidecektim. Bu boktan bir durumdu. 

 Çok da temiz olamayan tuvalette işimi hallettim. Şükürler olsun ki sabun ve kağıt havlu vardı. Yol kenarlarında çok fazla dikkat edilmiyordu ama bir şey demeye hakkım yoktu. İnsanlar da pek duyarlı sayılmazdı. 

 Lavabodan çıktığımda, temiz ve serin havayı içime çektim. Mayıs ayındaydık ve havalar hala serindi. Özellikle geceleri. 

 Burun çekme ve ağlama sesleri duyduğumda kafamı sağ tarafa doğru çevirdim. Genç bir kız oturmuş titreyerek ağlıyordu. Bu benim için zor bir durumdu. Ağlayan insanlara her zaman zaafım olmuştu. Göz yaşlarına hiç bir zaman dayanamamıştım. 

  O kızı görmezden gelmek benim için zordu. Özellikle ciddi bir derdi varmış gibiydi. Derin bir nefes aldım ve başıma bela almamayı dileyerek kıza yaklaştım. Bu saatte benzinlikte bu halde ne işi olabileceği beni ürkütüyordu ve daha çok telaşlanmama neden oluyordu. ''A-afedersiniz, siz iyi misiniz?'' Sesime yansıyan tedirginlik onu da ürgütmüş olacak ki akmış rimelleriyle çevrili korkulu gözleriyle bana baktı. ''N-ne istiyorsun benden?'' 

 Bu şekilde kaba olması biraz sinir bozucu olsa da onu anlamaya çalışıyordum. Neticede sapık olabilirdim. Ama değildim ve o bunu bilmiyordu. ''Sadece iyi olup olmadığınız merak ettim. Sizin için yardıma çağırabileceğim bir var mı?'' 

 Kız iyi niyetimi fark etmiş olacak ki gözlerinde ki tedirgin bakış yerine hüzne ve kedere bıraktı. ''Hayır yok.'' Diye cevapladı beni. Sesi hala kırık döküktü. Annemin gençliğini anımsatmıştı. Kalbimde bir sızı hissettim. 

 ''Peki size yardım edebileceğim bir konu var mı?'' Neden bu kadar ısrarcı olduğum konusunda bir fikir sahibi değildim. Ama onu burada bırakamayacak kadar insandım. Arabası yoksa bile teyzemlere durumu anlattığımda onun için arabada bir yer daha ayıracaklarından emindim. 

 Fakat o ''Bana, benden başka kimse yardım edemez. Kendimi bulduğum kuyudan kimse çekip çıkartamaz. Benden başka kimse bunu yapamaz. O yüzden buradan git bir an önce.'' diyerek yine beni red etttiğinde ben ne demek istediğini anlamaya çalışyordum. Ancak sağ kolumdan hızla geriye çekilmem ve sol elmacık kemiğime yediğim darbeyle ne olduğunu anlayamamıştım. Ağzımdan acı dolu bir inleme döküldü. Az önce ki kız çığlık atmıştı. 

 Büyük ve kemikli olan eller beni yakalarımdan tutup kaldırdı. Lanet olası yarım maaşımı verdiğim takım elbiseme zarar verecekti. ''Sen az önce benim olana elini sürmeye mi çalıştın?'' Duyduğum öfkeli ve hırıltılı ses korkmama neden olmuştu. Yakıcı ve sarsıcı olan bu öfkeyi biliyordum.  Daha önce bir çok kez karşılaşmıştım.  Cevap veremeden başka bir yumruk havada süzüldü. Lakin benimle buluşmadı. Az önce ki kız tüm gücüyle onun eline sarılmıştı. ''Sarper yeter! O bir şey yapmadı. Bırak artık!'' 

 Adam beni geri itti ve kafamı beton zemine vurmama neden oldu. Yinede o yumruk yüzüme inmediği için şükrediyordum. Öfkeli bir deliyle kavga edemezdim. Üstelik abimler buradayken. Kimsenin başına bela olmak istemiyordum.  

 ''Her şey senin yüzünden. İk dakika kimseye kuyruk sallamadan duramıyorsun. yürü gidiyoruz.'' Deli adam zavvallı kızı kolundan sürüklerken bir şey yapamadım. Kızın bahsettiği kuyu bu adam olmalıydı. Haklıydı bu adamdan kendi iradesi dışında kurtulması mümkün gözükmüyordu. 

 Yavaşça doğrulmaya çalıştığımda adının Sarper olduğunu duyduğum herif yeniden üzerime doğru geliyordu. Meksika'da ki boğalardan hiç bir farkı yoktu bu herifin. Tekrar yakama yapıştığında yine sustum ama bu sefer bana yumruk atmaya çalışırsa karşılık verecektim. Göz göre göre daha fazla dayak yiyemezdim. Herif çam yarması gibi dursada ona karşılık verecektim.  Yarın işe gidecek olmam umrumda değildi artık. Ama o bana vurmadı. Beni iyice yüzünün yakınına çekti. Yüzü yüzüme çok yakındı. Kemerli bir burnu, koyu bakan kısık gözleri ve köşeli bir yüze sahipti. Tipik bir kötü çocuk havasına sahipti. Ama ben gerçekten kötü olduğunu hissediyordum. 

 ''Seni bir daha görmeyeyim çocuk. Bu bizim ilk ve son karşılaşmamız olsun.'' 

 Beni sertçe uyardıktan sonra bir hamlede ayağa kaldırdı. Siktir bu herif hayvan gibi güçlüydü ve az önce bana yardım etmişti. Neden? 

 Allah'ım sen bu kullarını himayenden ayırma . Amin. 

 İkili gözden kaybolduğunda geri dönüp yüzüme su çarptım. Yüzümü saklamalıydım. En azından onlar benzinlikten ayrılasıya kadar. Abimlerin bunu görmesi bu geceki macera kotamızın aşılmasına neden olurdu. 

 O herifi bir daha sittin sene görmek istemiyordum. Cehenneme direk olarak atanırdı umarım.

***

İlk defa Türk eşcincel hikaye yazıyorum. Çok heyecanlıyım. Buralarda olanlar bana destek olun ve umarım okurken keyif alırsınız. Hatalarım varsa affola...

KALP TUTULMASIWhere stories live. Discover now