Üçüncü Bölüm

2.5K 228 59
                                    


Servisteyken kafam allak bullaktı. O adam nasıl Melih beyin oğlu olabilirdi. Ben bu kadarını hakedecek ne yapmış olabilirdim. 

  Toplantı bitesiye kadar hiç bir şey demese bile bakışları sürekli üzerimdeydi ve bu rahatsız ediciydi. Sanırım bakışlarıyla en az on defa öldürülmüştüm ve yakılmıştım. Yine de orada bir şey dememesi beni sevindirmişti. Sonuç itabiriyle Melih bey artık onu da patron olarak görmemizi söylemişti.  İşimden olmam an meselesiydi. 

 İçimi kaplayan huzursuzluk ve sıkıntıyla nefes alma ihtiyacı hissettim. Fakat yanımda oturan kadından gelen yoğun parfüm kokusu buna engel oluyordu. Yeni işe başlamış olmalıydı ve muhtemelen bizim mahalle taraflarında oturuyordu. Çalışanları işten alıp bırakmak için beş tane servis vardı ve bunlar kim nerede oturuyorsa ona göre güzargah belirliyordu. 

 Benim yaşadığım mahallede oldukça çok çalışan vardı fabrikada. Bu yüzden en büyük ve kalabalık servis buydu. 

 Kadını yanımdan kaldırmak istiyordum lakin bunu yapacak kadar kaba biri değildim. Ona parfümünün ağır kokusunun rahatsız edici olduğunu bir yabancı olarak söylemek istemiyordum. Bu bir zorunluluk gibi gelse de kimseyi bile isteye kıramazdım. 

 Üzerimde ki mevsimlik monta burnumu yaklaştırdım. Kokudan uzaklaşmak için bir yol gibi görünmüştü. Hala kırk beş dakikalık yolumuz vardı. Bir süre uyuyabilir ve bu gün olanlardan uzaklaşabilirdim. 

 İşten kovulursam da kovulurdum. Bu işi zar zor bulmuş olsamda başka bir yerlerde başka iş arayabilirdim. Ama o adamla daha fazla muhattap olmak istemiyordum. 

  Akşam yemekten sonra biraz televizyon izlemiş biraz da bilgisayar oyunu oynamıştım. Yüzümde ki morluk biraz daha iyiye gidiyor gibiydi. En azından şişliği kaybolmuştu. Teyzem sürekli soğuk buz koymamı söylüyordu ama sıkılmıştım. Hem canım acımadığı sürece önemli değildi. 

 Şükürler olsun ki bu gün ki toplantıda kimse dikkat etmemişti. Belki de bir şey söylememeyi seçmişlerdi. O adam geldiği için herkesin dikkati onun üzerindeydi. Bu benim için iyiydi. Bu yüzden ona minnattar olabilirdim tabi yüzümü bu hale getiren o olmasaydı. 

 Daha önce böyle bir olay başıma gelmediği için sürekli aklımda olması tuhaf değildi. Okul yıllarında da kavgaya tututşmuştum ama geneli saçma sapan şeylerdendi ve hiç karşılık veremediğim bir kavga olmamıştı. Acaba hırs yaptığım için mi bu şekilde düşünüp duruyordum emin değilidim. 

  Servisten inip, fabrikanın arka kapısından dolandım. Kimseye görünmek istemiyordum. Normalde beyaz yaka çalışanlar fabrikanın ön kapısından giriş yaparlarken geri kalan personel arka kapıyı kullanırlardı. Ben de ön kapıyı kullanıyordum lakin bu şimdilik tehlikeli olabilirdi. Risk almaya gerek yoktu. Sessizce revire ulaşmalı ve beklemeliydim. 

 İçimde ki sıkıntı yeniden büyüdü.

 Huzursuzlukla revirin kapısını açtım. Benim masamda oturan bedenle gözlerim irileşti. Doğrudan bana bakan koyu kahverengi gözler ürpermeme neden oldu. 

 Bir an da ne yaptığımı anlamayıp kapıyı sanki hiç açmamışım gibi sakinlikle geri çekip kapattım. Gözlerini iri iri açtığını görmüştüm son anda.  Bunu yaptıktan sonra burada durmamalıydım. 

 Hemen arkamı dönüp revirden uzaklaştım. Fabrika çok büyüktü. Beni hemen bulamazdı. O adam neden revirdeydi?

 Hızla paketlemenin arka kısmında ki ecza dolabına gittim. Dolapları kontrol ediyormuş gibi yapacaktım. Aylak aylak dolanamazdım. 

KALP TUTULMASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin